Petrokimya sektörü Türkiye için hayati önemde, ancak devlet olarak bu işin çok farkında değilmişiz gibi bir hava söz konusu. Nedeni de çok basit. Bu köşede defalarca yazmama rağmen PETKİM’in kapanan fabrikaları, düşen üretimi için hiçbir bakanlıktan veya PETKİM’in altın hissesini elinde bulunduran Hazine ve Maliye Bakanlığı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan (ÖİB) tek satır dahi bir açıklama gelmedi. Anlaşılan bu konular kimsenin umurunda bile değil!
Fakat ülkemizi geliştirelim, kalkınalım, kendimiz yerli/milli üretelim iddiamız varsa, petrokimya olmazsa olmaz derecede önemli. Öyle ‘2030 Sanayi ve Teknoloji Strateji Belgesi’ne “Önümüzdeki yıllarda petrokimya alanına da yatırım yapacağız” ifadelerini koymakla olacak iş değil. Nitekim 1985’te PETKİM’in Aliağa Tesislerinin devreye girmesinden sonra her beş yıllık kalkınma planları ve strateji belgelerinde bu ifadeler yer aldı, ama en ufak bir adım atılmadı.
Bugün, şu an petrokimya alanında ne yapıldığına bakmak çok daha önem arz eden bir husus. Lakin bakanlar, bürokratlar “cekli, caklı” cümle kurmayı sevdiği için hikâye anlatmayı tercih ediyorlar. “Ülkemizde 2030’a kadar bol sıfırlar içeren dolar değerinde petrokimya yapılacakmış.” PETKİM’in kapanmak üzere olduğu ve hiçbir kamu otoritesinin de bunu dikkate almadığı ülkemizde bu tarz açıklamalara ne kadar inanabiliriz?
Öte yandan petrokimya sektörüne yatırım yapmak her babayiğidin harcı değil. Çünkü çok yüksek meblağlı, rafineri olmadığı taktirde hammadde güvenliği olmayacağından riskli bir yatırım olur. Bu nedenle Türkiye’de şu ana kadar petrokimya yatırımına cesaret edecek bir özel sektör çıkmadığı gibi özelleştirmeden satın alınan PETKİM dahi işletilemiyor.
Rönesans Holding, Ceyhan’da 2 milyar dolarlık polipropilen (PP) üretim tesisi ve terminal yatırımları yapacağını açıkladığında doğal olarak hammadde meselesini nasıl çözeceğine odaklandım. Zira Rönesans bu yatırım entegre bir petrokimya yatırımı değil. Mesela PETKİM’in üretim gamında olan çok sayıda üründen sadece bir tanesi olan polipropilen…
Eğer hammaddeyi sağlayan şirket elini taşın altına koymaz, bu yatırıma ortak olmaz ise sözleşmeyle hammadde temini sürekli olarak bir risk taşır ve sürdürülebilir yatırım olmaz.
Ceyhan’daki PP Üretim Tesisi ve Terminal Tesisi, uluslararası finansörler tarafından ayrı ayrı finanse edilmiş. PP Üretim Tesisi, Rönesans Holding ve Sonatrach ortaklığı ile hayata geçirilecekmiş. Yani yukarıda bahsettiğim riski Rönensans tarafından ortadan kaldırmış gibi görünüyor. Cezayirli ortağın sabit sermaye yapısı içinde yer alacak olması değerli. Türkiye için güzel bir yatırım olacağının işaretlerini veriyor. Çünkü Sonatrach’ın hammadde sağlayıcısı olacağı tesis, 472 bin 500 metrik ton/yıl üretim kapasitesiyle Türkiye‘nin polipropilen talebinin yaklaşık yüzde 17’sini karşılayacakmış.
Öte yandan PETKİM’de de şu an polipropilen (PP) üretiliyor. Eğer tam kapasite çalışırsa PETKİM’in yıllık PP üretimi 140 bin ton oluyor. Bu üretim rakamı da yaklaşık olarak ülkemiz PP ihtiyacının yüzde 5’ine tekabül ediyor. Fakat PETKİM’in fabrikaları tek tek kapandığı için yakında sıranın PP tesisine de gelme olasılığı yüksektir
Rönesans Holding’in Afrika’nın en büyük şirketlerinden Cezayirli Sonatrach ile ortak kuracağı polipropilen (PP) üretim fabrikası için ancak bir rafineri ve etilen fabrikaları hammaddesi olan propilen şarttır. Bilindiği üzere ‘polipropilen’in (PP) hammaddesi propilendir. Bu ürün rafineri prosesinden temin edilebildiği gibi nafta veya doğalgazın parçalanmasıyla etilen cracker elde ediliyor. Yani başında Star Rafinerisi olan PETKİM de bu hammaddeyi kendi üretiyor. Öte yandan temel ürün propilen de alınıp satılan ticari bir ürün değil. Dolayısıyla bu hammaddeye sahip olan herkes PP üretebiliyor. Rönesans’ın propilene sahip olan Sonatrach ile iş birliği yapmasının ana sebebi de hammadde güvenliği…
Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi – SOCAR, PETKİM’i Özelleştirme İdaresi Başkanlığı’ndan alıp, hammadde ihtiyacını sağlamak üzere Star Rafineri’yi hizmete sokmasına rağmen gelinen nokta çok tuhaf ve anlaşılmaz. Uzun bir süredir bu konuyu yazıyorum, ancak SOCAR yönetiminin PETKİM’i niçin böyle bir konuma soktuğuna bir cevap bulamıyorum. Bir vizyon sorunu olmalı…
Halka açık PETKİM’in yönetiminde bulunanlar sahadaki gerçekleri açıklamak yerine “master plan” için çalıştıklarını belirterek, ipe un sermeye devam ediyorlar. Ve PETKİM ölüyor. Böyle giderse önümüzdeki dönemde ülkemizin en stratejik pozisyondaki kurumunun tüm fabrikaları kapanabilir. Bu durumda SOCAR’ın büyük paralarla kurduğu, Türkiye’nin en büyük dış yatırımı Star Rafinerisi’nin ne önemi kalır?
Petrokimya olmadan rafinerilerin katma değer yaratma kabiliyeti çok sınırlıdır. Örnek verecek olursak; petrolün tonu 100 dolar olduğunu kabul edersek, rafineri ürünlerinin en pahalısı 130 dolardır. Ancak petrokimya ürünleri 100 dolarlık petrolü 10 kat değere taşıyabiliyor. Rafineri prosesin olmazsa olmazıdır. Ancak petrokimya rafinerilerin mütemmim cüzüdür. Dolayısıyla ülke ekonomisinin rekabet gücüne asıl değer katacak olan petrokimya tesisleri ve üretimidir.
PETKİM’in özelleştirilmesindeki asıl şart, kurumun endüstriyel gelişimi sağlanarak yaşatılmasıydı. Türkiye’nin her türlü imkân ve desteğiyle Azerbaycan’ın da müthiş yatırım iştahıyla Star Rafineri kuruldu. Başlangıçta her şey iyi giderken SOCAR yönetiminde değişikliklerle birlikte PETKİM’de de tuhaf gelişmeler oldu.
Halbuki rafinerinin kurulmasının önemli sebeplerinden birisi PETKİM için hammadde tedarik hususuydu. Eğer PETKİM, yokluğa sevk edilirse özelleştirme ihalesi şartları da ihlal edilmiş olacaktır. Mevcut fabrikaları işletmeyen veya işletemeyen SOCAR yönetimi ile her şeyden habersiz gibi davranan ÖİB yönetimi ne yapmak istiyor, gerçekten merak ediyorum.
Neden bu serzenişte bulunuyorum?
Türkiye’nin petrokimya sektörü ve yatırımları maalesef iyi durumda değil. SOCAR – PETKİM eşleşmesiyle güzel bir dönem başlayacağı düşünülüyordu: Nitekim 2018’e kadar da böyle oldu. Ancak şu an ise aksi gelişmeler oluyor. Elimizdeki 60 yıllık PETKİM, ülkemizin bu alanda birikimi, tecrübesi, insan yetiştiren önemli kaynağıyken kapanmak üzere… Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır ise “2030 Sanayi ve Teknoloji Belgesi” kapsamında neler yapılacağını işaret ederken petrokimya yatırımlarını da sayarak, şu ifadeleri kullandı: “Bugün savunma sanayisinden katma değerli maden ve metal işlemeye, yeni nesil otomotivden sağlık teknolojilerine, güneş enerjisinden petrokimyaya geniş bir yelpazede 9,3 milyar dolar yatırım büyüklüğüne sahip 19 yeni yatırımı ilan ediyoruz.”
Bakan Kacır’a da hatırlatmak isterim ki, yeni bir petrokimya tesisi kurulana kadar eldeki PETKİM yok olacak! Lütfen önce var olanı koruyun!
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.