“Sarıkamış kar altında
Mehmedim karlar altında
Yüreğinde sevdiceği, memleketi kor altında
Anama demeyin sakın”
(Sarıkamış Kar Altında, Mehmet’im Karlar Altında… EMRET PAŞAM, Ertuğrul Osman).
“Eş hele bir dağları örten karı,
Ot değil onlar, dedenin saçları!
Dinle: şehid sesleridir rüzgârı!”
(Cenk Şarkısı-Mehmet Akif Ersoy).
22 Aralık 1914’te vatan ve millet aşkıyla vatan savunmasında donarak canlarını feda eden Sarıkamış şehitlerimizi, rahmet, saygı ve minnetle anıyorum. Vatan sizlere minnettardır. Yaptığınız fedakârlıklar asla unutulmayacaktır. Milletimizin kalbindeki yeriniz müstesnadır, bakidir. Sarıkamış harekâtı tarihte az görülen çok acı hatıralardan biridir. Binlerce Türk askeri kurşun sıkamadan, donarak hayatlarını feda etmiştir. Talihsiz olarak I. Dünya savaşına girişimiz; hazırlıksız, güçsüz, teknolojik olarak kendini yenileyememiş sadece vatan ve millet aşkı taşıyan bir ordunun başına gelebilecek en büyük felaketlerden biridir. O döneme baktığımızda ülkenin durumu ortadadır, teknolojisi ve gücü sınırlıdır. Askeri açıdan söylenecekleri konunun uzmanları uzun yıllardır değerlendirmektedirler. Fakat tarihi gerçek şudur ki Sarıkamış Harekâtı, teknolojik zayıflık, hatalar ve ihmaller zincirinin bir sonucu olarak milletimiz açısından yaşanan olumsuz bir süreç olmuştur.
1877-78 Osmanlı- Rus savaşı (93 Harbi) Osmanlı İmporatorluğu ile Rusya arasında gerçekleşen XIX. yüzyılın en önemli savaşlarından birisidir. Özellikle mağlup olan Osmanlı açısından siyasi, askeri, iktisadi ve içtimai açıdan birçok ciddi sonuçlara neden olmuştur. Bu savaşa Osmanlı İmparatorluğu için sonun başlangıcı demek yanlış olmaz. Bilindiği üzere Rus askeri Yeşilköy’e dayanmıştı. Savaş sonu Ayestafenos (Yeşilköy) ve Berlin Anlaşmaları imzalanarak çok büyük toprak kaybı yaşanmıştı. Kayıplar arasında doğu illerimiz olan Kars, Ardahan ve Batum vardı. Bu durum bizim için kanayan bir yara olmuştu. Kardeşlerimiz düşman istilası altında kalmıştı. Genç İttihatçılar buraları geri almak arzusundaydılar. Çünkü 93 Harbi hiç kimse için hazmedilir gibi değildi. Başkumandan vekili Enver Paşa büyük bir güçle, Rusları hiç beklemedikleri bir yerden, Allahuekber dağlarından aşarak vurmayı ve Kars’ı yeniden vatan topraklarına katmayı hedeflemişti.
Savaş çok çetin şartlar altında başladı. Sarıkamış’ta Türk askerlerinin zor şartlar altında büyük bir direniş göstermesine rağmen, başarısızlık ve büyük kayıplar yaşandı. Osmanlı’nın zayıf altyapısı, yetersiz lojistik desteği ve teknolojik eksikliklere stratejik hatalar da eklenince zorlu koşulların bir sonucu olarak bu hezimet kaçınılmaz olmuştu. 3-4 Ocak 1915 gecelerinde kış oldukça şiddetlenmiş ve dayanılamaz hale gelmişti. Fırtına ve yağan kar, yolları kapatıp çadırları yıkmıştı. Ardından dondurucu soğuklar bastırınca 150 bin kişilik ordumuzun 60 bini donma, 78 bini dizanteri-tifo gibi hastalıklar neticesinde şehit oldu. Bu harekâtta Ruslar, 32 bin kayıp verdi. Rakamlar farklı kaynaklarda değişmekle birlikte, genelde 90 bin şehit olarak dile getirilmektedir. Ama hakikat şudur ki kayıp büyüktür ve maalesef koskoca Türk ordusu yoğun kar ve şiddetli soğuk altında can vermiştir. Ayrıca savaş yıllarında kendini gösteren tifüs salgını yeterli sağlık hizmetlerinin olmaması nedeniyle, neredeyse bütün Anadolu’yu etkisi altına almıştır. Savaşta da etkisini göstermiştir. Harekâttan geriye 9 bin asker kalmıştır. Konuyla ilgili Rus Kafkas Ordusu Kurmay Başkan Vekili Dük Aleksandroviç Petroviç anılarında şöyle yazar: “İlk sırada diz çökmüş 9 kahraman… Mavzerleriyle nişan almışlar, tetiğe asılmak üzereler ama asılamamışlar. İkinci sırada cephane taşıyanlar var, sandıkları bir avuçlamışlar ki kâinattan hırslarını almak istiyor gibiler. Öylesine kaskatı kesilmişler. Ve sağ başta Binbaşı Nihat… Dimdik ayakta, başı açık, saçları beyaza boyanmış, gözleri karşıda. Allahuekber dağlarındaki son Türk müfrezesini teslim alamadım. Bizden çok evvel Allah’larına teslim olmuşlardı.”
Sarıkamış’ta dondurucu soğuk altında askerlerimizin durumunu Kurmay Subay Şerif Bey “Sarıkamış” adlı kitabında şöyle anlatıyor:
“Yol kenarında karların içinde çömelmiş bir asker, bir yığın karı kollarıyla kucaklamış, titreyerek, feryat ederek dişleriyle kemiriyordu. Kaldırıp yola sevketmek istedim. Beni hiç görmedi. Zavallı çıldırmıştı. Bu suretle şu lanetli buzullar içinde biz belki on bin kişiden fazla insanı bir günde karların altına bıraktık ve geçtik”.
İşte böyle şartlar altında böyle mücadele sonucunda gönülleri sızlatan manzaralar ortaya çıkmıştır. Ayrıca görsel medyada gösterimde olan Rus kamerasından çekilmiş görüntüleri izleyince insan gözyaşlarına hakim olamıyor. Son yüzyılın en dramatik hadiselerinden birisi.
Savunma Sanayi ile Sarıkamış Destanı arasındaki ilişki, özellikle o dönemdeki savunma teknolojilerinin ve lojistik desteğin eksikliğinden kaynaklanan zaafiyetlerde görülebilir. Sarıkamış’ta kullanılan donanım ve ekipmanlar, o dönemin savunma sanayi gelişmelerinin gerisinde kalmıştı ve bu, askeri başarısızlıkları etkileyen faktörlerden biri oldu. Çünkü askerin giyim kuşamı, teçhizatı şartlara uygun olmalıydı. Her türlü planlama mükemmel yapılsa bile lojistik destek ve teçhizat uygun olmayınca en güzel plan bile başarısızlık getirebilir. Bu yıllarda imparatorluk hem silah olarak hem hava gücü olarak zor durumda kalmıştı. Sıkıntılar her alandaydı. Asker sayısına baktığınız zaman asker gücümüz fena değildi ama teknolojik güç yetersizdi. Lojistik tedbirler alınamamıştı. Teçhizatın ne denli mühim olduğu taraflar arasındaki kayıplardan rahatlıkla görülebilir. Unutulmamalıdır ki bir ülkenin bekası için savunma sanayi çok önemli ve zaruridir. Günümüzde savunma sanayinde çalışmalar hız kesmeden devam etmeli asla zaafiyet yaşanmamalı, teknolojinin en üst seviyesi takip edilmelidir. Lider olunmalı, geriden gelinmemelidir.
Sarıkamış Harekâtı sırasında, Osmanlı ordusu ile karargâhlar arasında sağlıklı bir iletişim kurulamamış, mevcut teknolojik altyapı yetersiz kalmıştır. Harekât sırasında, birliklerin birbirleriyle ve üst komutanlıkla haberleşme çabaları, soğuk ve zorlu doğa koşulları nedeniyle başarısız olmuştur. Telgraf hatları donmuş, bazı bölgelerde iletişim araçları tamamen devre dışı kalmıştır. Özellikle, Enver Paşa’nın verdiği stratejik emirlerin zamanında ulaşamaması, harekâtın başarısızlıkla sonuçlanmasında önemli bir etken olmuştur. Aynı zamanda askerlere gönderilen kışlık giysilerin eksikliği ve uygun malzeme temin edilememesi, savaşın seyrini trajik bir şekilde etkilemiştir. Askerlere dağıtılmak üzere hazırlanmış olan yün çorap, kaban ve eldivenlerin bir kısmının depolarda unutulduğu, bir kısmının ise cepheye zamanında ulaştırılamadığı bilinir.
Bu olay, günümüz savunma sanayinde lojistik, teknolojik altyapının geliştirilmesinin ve iletişim teknolojilerinin ne denli kritik olduğunu hatırlatmaktadır. Bugün, Türkiye’nin ürettiği modern askerî giysiler, teçhizatlar ve geliştirdiği uydu tabanlı haberleşme sistemleri ve insansız hava araçları (İHA/SİHA), benzer zorlukların üstesinden gelmek için modern çözümler sunmaktadır. Askerî iletişimde yerli ve milli teknolojilerin kullanımı, lojistik planlamanın mükemmelliği ordunun koordinasyonunu ve etkinliğini artırmada kilit bir rol oynamaktadır.
Bugün, savunma sanayi Türkiye’nin güvenliğini artırma ve olası tehditlere karşı daha etkili bir savunma sağlama konusunda büyük bir rol oynamaktadır. Sarıkamış Destanı, tarihsel bir ders olarak, güçlü bir savunma sanayi altyapısının önemini ve modern savaşın gerektirdiği teknolojiye sahip olmanın stratejik önemini vurgulamaktadır. Bu uğurda askeri her türlü tehlikeden koruyan önlemler hassasiyetle ele alınmalıdır. Teknolojik ve lojistik zafiyetler artık bu dönemde kabul edilemez. Her an her şartta kahraman ordumuzun savaşa hazır şekilde donanımı büyük önem arzetmektedir. Tarihimizin böylesine acı destanlarla tekrar yazılmaması, ancak güçlü bir gelecek inşasıyla mümkündür. Bu inşa, geçmişten alınan derslerle başlamalı ve milletimizin her alanda güçlü olma iradesiyle sürdürülmelidir. Tarihimizde bu tür destanların tekrar yaşanmaması dileğiyle…
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.