Dijitalleşme deyince aklımıza ilk olarak, bir yerlerde kayıtlı olan verilere bilgisayar ortamında istenildiği anda ulaşmak, inceleme yapmak ve bu verileri işlemek gelmektedir. Teknolojik ilerleme yolunda hızlı adımlar atıp mesafe alabilmek için bu olguyu tam olarak anlamak ve benimsemek hem bireyler hem de kuruluşlar için hayati önem taşımaktadır. Dijitalleşmeyi daha teknik ve doğru tanımlarsak analog bilgilerin herhangi bir bilgisayar tarafından okunabilecek şekilde bilgisayara tanımlanabilmesi, bilgisayar tarafından işlenebilmesi ve saklanabilmesi amacıyla sayısal kodlara dönüştürülmesidir. Örneğin, defterlerde kayıtlı olan bilgilerin dijital olarak hazır olması, kağıt üzerinde çizilmiş olan resimlerin bilgisayarda da bulunması gibi örnekler aklımıza gelmektedir. Dijitalleşme kavramı ve dijital dönüşüm, sistematik bir yaklaşımı, esasen bu kültürü uçtan uca benimsemeyi gerektirir. Tek başına bir süreç veya bölümün dijitalleşmesi, organizasyonun dijitalleştiği anlamına gelmeyecektir. Günümüzde en önemli olan konulardan birisi, bir yerlerde birikmiş olan verileri bilgisayara aktarmak ve bu verilerden maksimum derecede yararlanmaktır. Veri, bir anlamda yeni dünyanın madeni gibidir. Örneğin bir hasta düşünelim, bu hastanın bütün verilerine bilgisayar ortamında ulaşılabiliyorsa, karşılaştırma yapmak ve hastanın zamana bağlı gelişimini görmek mümkün olacaktır. Hatta bu verilere çok uzaktaki doktorlar bile bakarak yorum verebilecek ve hastayı uzaktan dahi etkin bir şekilde takip edebilecektir. Mesafeler artık aşılamaz engeller olmaktan çıkıyor, veriler sınır tanımıyor.
Peki günümüzde dijitalleşme ihtiyacı neden bu kadar yaygın ve önemli hale gelmiştir? 2011’de ortaya çıkan Endüstri 4.0 ya da 4. Sanayi Devrimi, önceki üç sanayi devriminin üzerine inşa edilmiş mekanizasyon, seri üretim ve otomasyon temel sebepler olarak söylenebilir. Nesnelerin İnterneti (IoT), Büyük Veri (Big Data), Artırılmış Gerçeklik (AR), Sanal Gerçeklik (VR) ve Makinalar Arası İletişim (M2M) gibi teknolojilerin birlikte kullanılması ile fiziksel süreçleri dijital bağlantıyla birleştiren, verimli, esnek ve veri odaklı bir ortama olanak tanıyan siber-fiziksel sistemleri dijitalleşmenin gelişimini hızlandırmış ve önemini de arttırmıştır.
İşletmelerden hükûmetlere, eğitimden sağlık hizmetlerine, üretimden pazarlamaya kadar dijitalleşmenin etkisi derin ve geniş kapsamlı olup, yaşama ve çevremizdeki dünyayla etkileşim şeklimizde çığır açmaktadır. Nasıl ki grafik kartlarının donanımsal olarak müthiş hızlanması yapay zekâ çalışmalarına muazzam bir ivme kazandırdıysa, bulut teknolojileri, büyük veri teknolojileri, açık kaynak kodlara yapılan katkının yaygınlaşması, veri saklama ortamlarına ulaşmanın ucuzlaması gibi gelişmeler de dijitalleşme aşamalarını hızlandırdı. Dijitalleşmenin ana amacı, işlemlerin daha hızlı ve etkili bir şekilde gerçekleştirilmesidir. Hemen hemen her alanda çok büyük faydalar sağlamakta, aynı zamanda yeni iş modelleri ve iş fırsatları oluşturmaktadır. İletişim, takip, bilgi doğrulama, üretim, satış ve pazarlama süreçleri dijitalleştirilerek işletmelerin rekabet gücü artırılabilir. Verilerin doğru işlenmesi görünmeyen fırsatları doğurarak, işletmeleri pazarlama, ürün geliştirme, üretim gibi alanlarda bir adım öne çıkarabilir. Dijitalleşmenin avantajları arasında hız, verimlilik, erişilebilirlik, esneklik ve yenilikçilik yer almaktadır. Dijitalleşme, insanların işlemlerini hızlı bir şekilde gerçekleştirmesine ve zaman kaybı yaşamadan verilerinin doğrulanmasına yardımcı olur. Birçok veri kaynağı gerçek zamanlı olarak birbirine bağlandığı için çok fazla veri tek ortamda ve aynı anda, çok fazla metodu hızlıca kullanarak incelenebilir. Birçok müessesenin ve aynı zamanda devletin işleyişini kolaylaştırır. Tabii burada en önemli konulardan birisi de bilgilerin doğru kullanılması ve kişilerin mahremiyetinin korunmasıdır. Dijitalleşmeyle birlikte verilerin, özellikle kişisel verilerin saklanması ve korunması da ayrı teknolojik gelişmeleri zorunlu kılmaktadır. Birbirine bağlı cihazların rahatlığı ile hassas verilerin korunması arasında bir denge kurmak, güvenli ve şeffaf koruyucu dijital sistemler geliştirmek önemlidir. Ekosistem dijitalleşme konsepti etrafında yeşerir.
Dijitalleşmeyi teknik konularda irdeleyecek olursak; kağıt üzerinde teknik resmi çizilen bir parçaya ait bütün bilgileri bilgisayara taşırsak, hem istediğimiz veriye istediğimiz zaman erişme, hem bu verileri işleme veya kullanma kolaylıkla yapılabilecektir. Konuyu ürün bazında ele alacak olursak bir ürüne ait bütün bilgilere dijital olarak sahip olabiliriz. Hatta ürün müşteriye gittikten sonra bile bütün yaşam döngüsünü ve müşterinin o ürünü nasıl kullandığını izleyebilir, ürünü her aşamada kontrol edebiliriz. İzlenebilirlik kolay ve anlık olur. Veriler üzerinde testler yapılabilir. Gerçek simülasyonlar gerçekleştirilebilir. Bu gelişmelere paralel olarak günümüzde, özellikle büyük veri kavramı dijitalleşmenin tam merkezine oturmuş durumdadır. Büyük veri; toplumsal medya paylaşımları, ağ günlükleri, bloglar, fotoğraf, video, log dosyaları gibi değişik kaynaklardan toparlanan tüm verinin, anlamlı ve işlenebilir bir biçime dönüştürülmüş haline denir. Bütün bu verilere ulaşma, saklama, koruma, bu verilerden sonuç elde etme, analizler yapma çok büyük öneme sahiptir. Bu bilgiler ve bu bilgilerin değerlendirilmesi günümüzün en değerli yatırımlarıdır.
Günümüzün en popüler konularından birisi de dijital ikiz (digital twin) konseptidir. Dijital ikiz; fiziksel bir nesnenin, kişinin veya sürecin, bulunduğu çevrenin dijital bir versiyonunda bağlamsallaştırılmış dijital bir temsili, kopyasıdır. Dijital ikizler, bir kuruluşun üzerinde çalıştığı konsepte ait gerçek durumları ve bunların sonuçlarını gerçeğe en yakın şekilde simüle etmesine yardımcı olabilir ve sonuç olarak daha iyi kararlar almasına imkân sağlar. Basitçe söylemek gerekirse, dijital ikiz; fiziksel bir nesnenin, kişinin veya bir sürecin, gerçek hayatta nasıl çalıştığını daha iyi anlamak amacıyla davranışını dijital dünyada simüle edebilmek için kullanılabilen sanal bir kopyasıdır. Dijital ikizlerin bilindik simülasyon ortamlarından en büyük farkı, ortamdaki gerçek veri kaynaklarına bağlı olmasıdır; bu ikizin orijinal sürümü yansıtmak için gerçek zamanlı olarak güncellendiği, gerçek dünya verilerinden beslendiği anlamına gelir. Dijital ikizler ayrıca verilerden türetilen bir davranışsal iç görü ve görselleştirme katmanı içerir. Dijital ikizler tek bir sistemde birbirine bağlandıklarında, kurumsal metaverse (kurgusal evren) olarak bilinen konsepti oluşturabilirler. Simülasyonları, senaryo planlamayı ve karar vermeyi optimize etmek için bir organizasyonun her yönünü kopyalayan ve birbirine bağlayan dijital ve genellikle sürükleyici bir ortamı ele alır. Nesneler kendi aralarında haberleşerek birbirlerini beslerken, gerçek dünya ile iletişimde olarak da kendilerini gerçeğe daha da yakınsarlar. Önde gelen havacılık şirketleri ürünlerini eş zamanlı olarak incelemek, hangi parçalarda tekrarlı hatalar olduğunu görmek ve tasarım iyileştirmelerine yön verecek tolerans birikmelerini Dijital İkiz yöntemi ile takip etmeye başlamışlardır. Bu yöntem, üreticilerin üretim hatlarından ve tedarikçilerinden canlı olarak bilgi akışı sayesinde ürünler henüz tamamlanmadan hem tasarımsal hem de kalitesel anlamda incelenmesine imkân sağlamıştır. Dijitalleşme üretimin her alanında uygulanabileceği gibi, dijital ikiz de konsept çalışması, ürün geliştirme, üretim, test ve satış sonrası alanlarda da uygulanabilir.
Havacılık alanında dikkat çeken çalışmalardan biri, uçak ve onunla bağlantılı dijital ikizidir. Uçak, uçuşlar sırasında çok büyük miktarda veri toplayan, motor performansı, yapısal bütünlük ve çevre koşulları gibi çeşitli parametreleri izleyen binlerce sensörle donatılmıştır. Bu gerçek zamanlı veri zenginliği uçağın dijital ikizini besleyerek uçağın uçuş sırasındaki durumunu yansıtan canlı bir sanal model oluşturmaktadır. Bu teknolojinin faydaları çok yönlüdür. Mühendisler ve bakım ekipleri, uçağın sağlığını ve performansını gerçek zamanlı olarak izleyerek potansiyel sorunları daha büyümeden tespit edebilir. Dijital ikiz; tetikleyici uyarılar tarafından anormallikler tespit edildiğinden, proaktif müdahale sağladığından ve arıza süresini azalttığından, kestirimci bakım mümkün hale gelir. Uçağın verimliliğini artırmak için uçağın tasarımında ya da uçuş parametrelerinde bile değişiklikler yapılabilir. Bu aksiyonlar, yakıt tüketiminde ve emisyonlarda azalmaya yol açarak havacılık ve uzay endüstrisinde verimliliğin, kârlılığın ve sürdürülebilirliğin artmasına yol açarken, uçağın güvenilirliğini ve yolcu güvenliğini de önemli ölçüde artırır.
Dijitalleşmenin en önemli çıktılarından olan yapay zekâdan (Artificial Inteligence, AI) özetle bahsetmek gerekirse, makinelerin insan zekâsı gerektiren görevleri gerçekleştirebilmesini sağlayan dönüştürücü bir teknoloji olarak tanımlanabilir. Bu teknoloji; dil anlama, kalıp tanıma, karmaşık sorunları çözme ve karar verme gibi yetenekleri içerir. Veri analizi, yeni girdilere adapte olabilme ve zamanla kendini geliştirebilme yeteneğine sahip algoritmalar ve sistemlerin geliştirilmesini kapsar. Sürücüsüz araçlar, sosyal medya algoritmaları ve alışveriş önerileri gibi konuları duymuş, deneyimlemiş ama belki de yapay zekâ uygulamaları olduğunu fark etmemiş bile olabilirsiniz. Yapay zekâ ile geliştirilmiş birçok uygulama ile günlük hayatımızda bu kadar etkileşim halindeyken hava yolları da seyahat deneyiminde yapay zekânın gücünden yararlanıyor. Özellikle sohbet robotları ve sanal asistanlar, anında müşteri hizmetleri sağlayarak sorunları yönetiyor ve rezervasyon işlemlerini kolaylaştırıyor. Bu teknolojiler, yolcuların etkileşimini basitleştirerek seyahat deneyimini daha akıcı ve kullanıcı dostu hale getiriyor, yolcu memnuniyetini ve deneyimini de güçlendiriyor.
Dijitalleşme, Dijital İkiz ve dijital dönüşümün havacılık sektöründe ve içerisinde, veri olan tüm başka alanlarda yaygınlaşması kaçınılmazdır. Özellikle, havacılık alanında esas amaç maliyetleri düşürürken güvenlik ve kaliteden asla ödün vermemek olduğu için dijitalleşme yatırımları çok önemlidir. Hava platformları gittikçe daha karmaşık sistemlerle donatıldığı için yeni test teknikleri, yeni simülasyon metotları, yapay zekânın entegrasyonu süreçlerinin kısa zamanlarda tamamlanması adına kritiktir. Bu kritik teknolojiler de dijitalleşme olmadan tamamlanamaz. Sertifikasyon faaliyetleri süreçlerinin dahi tüm unsurları ile dijital ortama entegre olabilmesi adına, Avrupa ve Amerika’da “Dijital Sertifikasyon Yol Haritası” başlığı altında ciddi akademik ve endüstriyel iş birlikleri kurulmakta, buralara önemli bütçeler ayrılmaktadır. Sivil havacılık sektörü yeni teknolojilerle donatılırken, ulaşılabilir olabilmesi adına maliyetlerini düşürmek, üretim zamanlarını kısaltmak, dolayısı ile bu dijitalleşmeden faydalanmak zorundadır. Endüstri 4.0; ışıksız fabrikalar, yapay zekâ, makine öğrenmesi ve gelişmiş robotlar ile veri entegre üretim yöntemlerini sunmaktadır. Bu dönüşümü gerçekleştiremeyen toplumlar gelecekte söz sahibi olamayacaktır.
Sonuç olarak; dijitalleşme sadece moda bir kelime değil, hayatımızın her alanına dokunan dönüştürücü bir olgudur. Bu, sürekli öğrenmeyi ve uyum sağlamayı gerektiren bir yolculuktur. Dördüncü Sanayi Devrimini benimseyerek, teknolojinin insan potansiyelini artırdığı ve yaşadığımız dünyayı zenginleştirdiği bir geleceğin yolunu açabiliriz. Bu dijital yolculuğa devam ederken iş birliği ve inovasyon temel itici güçler olmalıdır. Farklı fikirlerin ve uzmanlıkların birleşimi, karmaşık küresel zorluklara çare olabilecek çözümlerin geliştirilmesine zemin hazırlayacaktır. Dijitasyon, dijitalizasyon ve dijital dönüşümde gecikenler, Endüstri 4.0 sürecinin tamamlanması sırasında alanlarında oldukça geri kalacaklardır.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.