NATO’nun Vilnius zirvesi öncesi, Türkiye’nin İsveç’in NATO’ya üye olmasını engelleyen tutumunu değiştirmesi, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de medyada önemli bir yer tuttu. Bu konuda pek çok haber yapıldı, yorumlar yapıldı. Ancak, Türk medyasının çok üstünde durmadığı, halbuki bizleri oldukça etkileme olasılığı bulunan bazı kararlar da bu zirve esnasında imza altına alındı.
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra NATO tarafından ilk kez Avrupa’nın savunmasına yönelik bir stratejik planın kabul edilmesi, Vilnius zirvesinin önemli sonuçlarından birisiydi. Irak, Suriye, Afganistan ve Sahel ülkeleri gibi bölgelerde yaygınlaşan, devlet dışı kurumların yarattığı çatışmalara karşı mücadele tedbirlerine öncelik veren İttifak, ağır silahlar yerine, iyi eğitimli piyadelerin, özel kuvvetlerin ağırlık kazandığı bir askeri yapılanmaya önem vermişti. Dolayısıyla, NATO üyesi ülkeler uçak, tank, top, hava savunma sistemleri gibi alımlarını azaltmış, silahlı kuvvetlerini bu konsepte göre yeniden düzenlemişti.
Ayrıca, pek çok ülke barış temettüsü (peace dividend) adı altında askeri harcamalardan yaptığı tasarrufu, eğitim, sağlık ve sivil altyapı harcamalarına kaydırmıştı. NATO tarafından ortak kararla belirlenen, her ülkenin milli gelirinin %2’sini savunma harcamalarına ayırması hedefi de pek çok ülke tarafından yerine getirilmemişti.
Tüm dünyanın jandarmalığına soyunan ve Çin’in güçlenmesinden büyük endişe duyan ABD, ona elden geldiğince destek vermeye çalışan Britanya, kendilerini Rus tehdidi altında hissetmeye devam eden Baltık ülkeleri, Polonya ve kendini sürekli Türkiye’nin tehdidi altında hisseden Yunanistan dışında bu hedefi tutturan NATO ülkesi olmamıştı. Kanada, İtalya ve Almanya gibi ülkeler ise bu hedefe ulaşmayı düşünmüyor izlenimi veriyordu.
2022 Şubat’ında başlayan Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi bir anda alarm zillerini çaldırdı. Litvanya toplantısında ülkelerin milli gelirlerinin %2’si oranında askeri harcama yapması artık dilek olmaktan çıkıp, alt sınır ve mecburiyet olmaya başladı. Ayrıca yapılan harcamaların en az %20’sinin silah ve teçhizat alımlarına ayrılması da öngörülüyor.
Bizi en çok ilgilendiren zirve kararlarından birisi ise NATO’nun Avrupa ile ilgili yeni bir stratejik konsept belirlemesi oldu. Yeni konsepte göre Avrupa’da barışa karşı en büyük tehlike Sovyetler’in varisi Rusya Federasyonu olarak tanımlandı.
Dört bin sayfayı aşan bu çalışmaya göre NATO Avrupa’yı üç bölgeye ayırıyor. Arktik’ten başlayan, Atlantik’in Avrupa tarafı ve Kuzey Denizi’ni kapsayan kuzey bölgesi, Baltık Denizi ve kıyılarından başlayıp. Almanya’nın güneyine kadar uzanan orta bölge ve Karadeniz, Akdeniz, Türkiye ve Balkanları kapsayan güney bölgesi.
İlk iki bölgenin odaklandığı hedef Rusya. Güney bölgesi ise Türkiye’nin ısrarlı talepleri sonucunda Rusya ve terör örgütlerine eşit önem verecek. Burada yine Türkiye’nin diretmesi sonucu elde edilen küçük bir kazanım daha var. Konsept metninden Kıbrıs Cumhuriyeti adı çıkarılmış, GKRY sadece coğrafi koordinatları ile tanımlanıyormuş.
Çalışmaya göre siber savaş operasyonları için hazırlıklar artırılacak, uzay kuvvetleri ve özel kuvvetler de yeniden yapılandırılacak. İttifak’a dahil ülkelerin harbe hazırlık durumları da NATO tarafından sürekli denetlenecek. Harbe hazır birliklerin sayısı artırılacak. Yine bu yeni konsept çalışmasına göre her ülkenin silahlı kuvvetlerine spesifik görevler tanımlanacak ve bu hazırlıklar belli aralıklarla NATO tarafından denetlenecek.
Ayrıca, Ukrayna Savaşı’ndan edinilen deneyimlerden sonra, zırhlı birliklere, hava savunma sistemlerine, uzun menzilli topçu ve füze sistemlerine, güvenli ve entegre iletişime ve hava kuvvetlerine de yeniden büyük önem verilecek. Ek olarak, cephane stokları artırılacak ve daha iyi korunacak, genel lojistik ve istihkam altyapıları güçlendirilecek.
İşte tam da bu noktada Türkiye ile ilgili önemli bir konu ortaya çıkıyor. 2019’da milli gelirin %1.9’una kadar çıkmış olan Türkiye’nin savunma harcamaları 2022 itibarıyla %1.3’e düşmüş durumda. Bunun nedeni de NATO’nun yeni savunma konseptinde yer alan, tank, hava savunma sistemleri ve uçak tedariki konusunda müttefikleri tarafından Türkiye’ye uygulanan açık ve örtülü silah ambargoları.
Örneğin, Altay tankının yapımı Almanya tarafından engellenmeye devam ediliyor. Hava savunma sistemleri konusunda bir yandan ABD ciddi zorluk çıkarırken bir yandan da Fransa, İtalya ile ortak geliştirdikleri SAMP/T sisteminin Türkiye ile ortak üretimini engelliyor. F35 alımını engelleyen ABD, artık hızla çağdışı kalmakta olan F16V’larda bile bin bir naz yapıyor. Elimizdeki uçakların yenilenmesini engelliyor, yedek parçalarını, cephanesini vermiyor. Bu ülkelerden bir kısmının derdi Türkiye’yi Doğu Akdeniz’deki doğalgaz denkleminden çıkarmak, diğerleri ise Irak ve Suriye’deki Kürt guruplara destek olmak için bu engellemeyi yapıyor.
NATO’nun yeni stratejik konsepti kapsamında Türkiye’nin gerekli askeri yapılanmayı başarabilmesi ve harcamalarını %2’nin üzerine çıkarabilmesi için tüm bu ambargoların hızla kalkması, gerekli teçhizatın alımının önünün açılması, bilgi birikiminin aktarılması ve finansman sağlanması gerekiyor. Bakalım başta ABD, Almanya ve Fransa olmak üzere stratejik konsepte imza atan NATO ülkeleri Türkiye bağlamında bu imzalarının ne kadar arkasında duracaklar? Türkiye de yanlış ekonomik ve dış politikalar sonucu düştüğü bugünkü durumda kendine düşen görevleri nasıl yerine getirecek?
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.