Hanoi’den sonra ertesi gün bir otobüsle doğuya, Tonkin Körfezi’ne doğru yola çıktık. Şimdi nasıl bilmiyorum ama, 2009’da son derece konforsuz olan bu otobüsler ve yolların düşük standardı gezinin bu bölümünü oldukça yorucu yaptı. Ancak, sonunda vardığımız kıyı bize her şeyi unutturdu. Tonkin Körfezi’nin en ilginç bölgelerinden bir olan Ha Long Körfezi’ne ulaşmıştık.
Ha Long ‘Ejderha’nın İndiği Yer’ anlamına geliyormuş. Sahilden bir tekneye binerek açıldık. Burada kalker kayalarından oluşan binlerce adacık bulunuyormuş ve adalardan bazılarında etkileyici mağaralar varmış. Biz de bunlardan Hang Sung Sot’u (Sürpriz Mağarası) ziyaret edecektik.

Oldukça etkileyici bir doğanın içerisinde, pek çok küçük adacık ve balık çiftlikleri arasından süzülerek Shang Sung Sot mağarasının bulunduğu adaya ulaştık. Daha uzaktan tekneyle yaklaşırken, yalçın bir kayanın altında mağaranın muazzam girişi belirgin bir şekilde gözüküyordu. Sahile ulaştıktan sonra taş merdivenlerden tırmanarak sahilden bir miktar yüksekte olan mağaranın girişine ulaştık ve içeriye girdik. İçerisi değişik renklerle aydınlatılmıştı ve karşımızda devasa bir mekan vardı.

Oldukça geniş galerileri olan bu etkileyici mağarayı gezdikten sonra yine yorucu bir yolculukla Hanoi’ya geri döndük. Deniz yolculuğumuzun rotası, gelirken olduğu gibi balıkçı köyleri ve balık çiftlikleri arasından geçti. Kara yolculuğunda ise yolun iki yanında kurulmuş olan pek çok Japon firmasının fabrikaları göze çarpıyordu. Bu anlattığım 2009 yılına ait. O dönemden bugüne, Vietnam’a giren yabancı sermaye miktarı inanılmaz boyutlara ulaştı. Çin’den daha ucuz olması ve ABD’ye daha kolay ihracat yapılabilmesi nedeniyle Çin firmalarının yatırım yapması, yine ucuz ve çalışkan iş gücü nedeniyle Japonların ve Korelilerin yatırımlarının önemli bir bölümünü bu ülkeye kaydırmaları, yabancı sermaye girişinin en büyük nedenlerinden. Ayrıca, tüm yumurtaları tek sepete koymaktan korkan pek çok firmanın Çin’deki yatırımlarına alternatif olarak Vietnam’ı görmeleri de bu sermaye akışında önemli bir rol oynamış. Vietnam da halkının eğitim düzeyini artırmak için büyük çaba göstermiş. Öğrenciler zamanlarının önemli kısmını din eğitimine değil de yetenek geliştirmeye harcıyorlar. Sosyalizm endoktrinasyon eğitimleri de en alt düzeye inmiş. 1975’de biten ABD-Vietnam Savaşı’nın travması aşılmış ve bu ülkeyle iyi ilişkiler kurulmuş. Kuzeyindeki Çin ile de ilişkiler iyi tutulmaya çalışılıyor. Bu da ekonomik gelişmeyi olumlu yönde etkiliyor.
İzleyen gün Hanoi’nin 100 km kadar güneyinde bulunan ve Üç Mağara anlamına gelen Tam Coc mağaralarını ziyaret ettik. Doğal güzellikleri nedeniyle, karadaki Ha Long Körfezi olarak da tanımlanıyormuş. Daha önce de vurguladığım gibi, 2009’da yollar iki şeritli ve düşük standarttaydı. Ayrıca kamyonetler ve motosikletlerin yoğunluğu nedeniyle yolculuk oldukça zorlu olmuş ve uzun sürmüştü. Otobüs de yine son derece konforsuzdu. Ancak Tam Coc yine de gidilmeye değer bir yerdi. Bir noktada otobüsümüzden inip kayıklara bindik.
Vietnam’da çalışan kadın nüfusu her yerde görmek olası. Tekstil ve elektronik sektöründe, tarlalarda ve daha pek çok sektörde dikkat çekiyorlar.

Bindiğimiz kayıkların kürekçileri de büyük bölümü narin ve minyon yapılı kadınlardı. Orta yaşlı olduğunu tahmin ettiğim kürekçimiz bu bölgede sakin bir şekilde akan Ngo Dong nehri üzerinden bizi mağaralara ulaştırdı. Nehir boyunca karstik dağlar ve pirinç tarlaları doğaya huzurlu bir görünüm veriyordu. Pirinç üretilen ve su içerisindeki tarlalar, pirinç hasadından sonra drene ediliyor, zemine kalın bir plastik örtü seriliyor ve oluşan havuzlara yeniden su basılarak karides üretiminde kullanılıyormuş. Bu gezi sayesinde bugün Vietnam’dan ülkemize gelen küçük karideslerin ve kurutulmuş karides ürünlerinin denizde üretilmediğini de öğrenmiş oldum.
Tam Coc mağaraların girişi oldukça alçak. Ngo Dong nehri burada ardarda üç mağaranın içerisinden geçiyor ve bunlara kayıkla arka arkaya giriliyor. Zaten Vietnam dilinde de Tam Coc üç mağara demekmiş. Kayığınızın içerisinde su seviyesine yakın olmamıza rağmen bazı yerlerde başımızı çarpmamak için dikkat etmeniz gerekiyor zira içeride tavan fazla yüksek değil.

Tekneyle dönüşe başladığımızda kürekçimiz bir ara kürek çekmeye ara verdi. Kayığın ön tarafında daha önce dikkatimi çekmeyen büyükçe bir sepetin içinden yerel motiflerle bezenmiş bazı tekstil ürünleri çıkardı. Biz de kendisinden bugün hala kullanmakta olduğumuz bir yemek masa örtüsü takımı aldık. Anlaşılan bizim için gülünç denecek kadar ucuz olan örtünün fiyatı onun için önemli bir değere karşılık geliyordu. Zaten güler yüzlü olan kadının yaptığı bu satış nedeniyle ne kadar mutlu olduğu yüzünden okunuyordu.

Dönüş yolculuğumuz yine amortisörleri yetersiz, kliması güçsüz bir otobüsle gerçekleşti. O dönemde Vietnam’da ağırlıklı olarak Çin malı otobüsler vardı ve bizdeki otobüs standardının yanına bile yaklaşmıyordu.
Ara sıra mola vererek yolu daha çekilir hale getiriyorduk. Bu durduğumuz yerlerin birisinde Vietnam’da bisikletin ne kadar önemli bir ulaşım aracı olduğunu bir kez daha gözlemledim. İki üç kişi aynı anda binebildiği gibi bazıları da yük taşımada kullanılıyordu. O zaman da sahibi bisiklete binmeyip üzerine eşyaları yüklüyor, kendisi de bisikletin yanında yürüyordu.

Yoğun trafiğin olduğu uzun yolculukta camdan bakarken bize ilginç gelebilecek görüntülerle de karşılaşıyordum. Bunlardan birini otobüs trafikte hareket halinde iken görüntülemeye çalıştım. Artmakta olan refah düzeyi sayesinde bisikletten motosiklete terfi ettiği anlaşılan bir Vietnamlı, iki domuzunu kullandığı motosikletinin arkasına bağlamış, bir yerden başka bir yere naklediyordu. Hayvanların haline çok acıdım.

Domuz taşımacılığı
Akşam Hanoi’ye geri döndük. Ertesi gün Orta Vietnam’ın önemli kentleri Da Nang ve Hue’ye gitmek üzere uçağa binecektik. Kuş uçuşu 600 kilometre olan bu yolculuk, uçakla 1 saat 15 dakika sürüyordu. Karayoluyla da 770-800 kilometre ve 14-16 saat sürüyormuş. Uçuşumuz Vietnam Airlines ile olacaktı.
(devamı haftaya)
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.