Uçuş sırasında bir yolcunun tıbbi acil durumu hem kokpit, hem kabin ekibi hem de yolcular için korkulu bir rüyaya dönüşüyor. Kabin ekipleri ve pilot bu acil durumu iyi yönetebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar ancak süreç bir hayli zorlu geçiyor. Diğer bir taraftan yolcuların da bu durumdan ciddi bir şekilde etkilendiğini söyeleyebiliriz. Özellikle tıbbi acil müdahaleye cevap veremeyen yolcu olduğunda tüm uçak personeli ve yolcular daha fazla etkileniyor.
New England Journal of Medicine’de yayınlanan 2018 tarihli bir çalışmada, yaklaşık üç yıllık bir süre zarfında her 604 uçuşta 1 uçak içi tıbbi acil durum yaşandığı ve takip verileri bulunan 10 bin 914 yolcunun yüzde 0,3’ünün hayatını kaybettiği tespit edilmişti. Bu, söz konusu dönemde bilinen 36 ölüm ya da ayda yaklaşık 1 ölüm anlamına gelmekte ve bu ölümlerin 30’u uçuş sırasında meydana gelmiş. Bu konuyla ilgili yakın zamanda her hangi bir araştırma yapılmasa da uçuş sayılarının artışı kuşkusuz bu rakamı da yukarıya çekmiştir.
Uzun mesafeli uçuşlarda bir yolcunun tıbbi acil durum yaşama olasılığı daha fazla oluyor. Bunun sebebi bu uçuşlarda daha fazla yolcu olması, daha uzun sürmesi, uçağın yön değiştirmek için daha az fırsatı olması ve yolcuların daha uzun süre basınçlandırılmış suni bir ortamda daha fazla kalmasından kaynaklanıyor.
Peki bu sorunlardan biri ortaya çıktığında ve ticari bir uçuş sırasında bir yolcu hayatını kaybettiğinde nasıl prosedürler uygulanıyor?
ICAO ve IATA kuralları belirliyor
Havacılık düzenleyicileri Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü ICAO ve Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği IATA’nın belirlemiş olduğu kurallar acil tıbbi durumlarda geçerlidir. Bu kuralları havayolları uçuş eğitimlerinin yanı sıra aktif uçan personellerde de düzenli bir şekilde uygular. Bu kılavuzlar bir çerçeve sunuyor, ancak havayolları prosedürlerini kendi özel operasyonel ihtiyaçlarına ve eğitim programlarına uyacak şekilde uyarlarlar. Kesin protokoller havayolundan havayoluna değişmekle birlikte, uçuş ekipleri genellikle temel yaşam desteği sağlamak, pilotları bilgilendirmek ve tıp uzmanlarından yardım istemek üzere eğitilir.
Mürettebat prosedürleri uyguluyor
Uçak içinde bir yolcu acil tıbbi duruma ihtiyaç duyduğunda bu durum ilk olarak kabin ekiplerinin sorumluluğunda başlar. Haber Aero’nun aktardığına göre, onlar yolcuyu kontrol edip durumu pilota bildirirler. Ardından “Uçakta doktor var mı? anonsu çekilir. Uçakta doktor varsa yardımını isterler ve yolcuya acil müdahale edilir. Eğer yoksa acil iniş yapacakları meydanda doktor olması için bağlantıya geçerler. Uçaklarda bir yolcunun bilincini kaybetmesi ve nefes almayı durdurması halinde kullanmak üzere Otomatik Harici Defibrilatör (AED) bulunur. Ekipler bu cihazla kalbe doğru akım vererek kalp kasındaki düzensiz titreşimleri giderip, kalbin normal bir şekilde çalışmasını sağlarlar.
Kalp masajı uçak içinde önem taşıyor
Ayrıca ekipler kalp masajı yapmak üzere eğitilmiştir ve doktor olmadığı zaman ilk müdahaleyi onlar yaparlar. IATA kılavuzları, türbülans ya da iniş koşulları nedeniyle güvenli olmayan bir duruda, yolcu acil servislerin bakımına alınana ya da kişinin öldüğüne inanılana kadar mürettebatın ve uçakta bulunan sağlık uzmanlarının kalp masajı yapmasını tavsiye etmektedir. Öte yandan havayolları, acil durumlarda nöbetçi sağlık uzmanlarından rehberlik almak için MedAire, MedLink gibi hizmetlerini kullanıyor. Mürettebat, bir kişinin ölüp ölmediğini beyan edemez. Ancak belirli kriterler karşılaşırsa, örneğin kişi yanıt vermiyor ve nefes almıyorsa, 30 dakika veya daha uzun süre kalp masajı yapılmışsa ve spontane dolaşım geri dönmeden AED kullanılmışsa kişinin öldüğü varsayılabilir.
Bazen ölü yolcuyla uçuş yapılabiliyor
Bir yolcunun durumunun kötü olduğu veya öldüğü varsayılırsa başka prosedürler başlıyor. Ekipler sorumlu kaptan pilota durumu bildiriyorlar. Kaptan da havayolu şirketinin operasyon merkeziyle birlikte varış noktasına devam etme veya başka bir havalimanına yönlendirme konusunda karar veriyor. Bu süreçte dikkate alınması gereken çeşitli lojistik ve insani hususlar bulunuyor. Uçaktaki bir ölüm otomatik olarak başka bir havalimanına yönlendirmeyi gerektirmiyor. Uçağın ne kalkış ne de varış noktası olan üçüncü bir ülkeye yönlendirilmesi, merhumun ülkesine geri gönderilmesinde daha fazla karmaşıklığa yol açabiliyor. Ayrıca, havayolu şirketlerinin uçakta meydana gelen ölüm olayını ilgili makamlara bildirmeleri gerekiyor.
Ölen yolcu diğer yolculardan ayrılıyor
Ekipler ölen yolcuyu uçaktaki diğer kişilerin rahatsız olmayacağı şekilde muhafaza ediyorlar. Ölen yolcunun üzerine bir battaniye örtüyorlar. Yakınında oturan başka yolcular varsa ekipler onları boş bir koltuğa alırlar. Ölen yolcu boş bir sıra gibi daha az kalabalık bir alana taşınabilir. Ölen kişinin bedeni uçuş sırasında hareket etmesini önlemek için emniyet kemeri bağlanarak sabitlenir. Mürettebat vefat eden yolcuyu taşırken hijyen ve güvenliği sağlamak için kişisel koruyucu ekipmanlar kullanır. Düzenlemeler uçuşlar için farklı olabiliyor. Ölüm sonrası kasların sertleşmesi ölümden yaklaşık iki saat sonra başlayacağından ve uçuşların hala uzun bir yolu olabileceğinden cesedi düz tutmak en önemli kural olarak biliniyor.
Kabin ekipleri uçakta bulunan tekerlekli sandalyeyi kullanmak üzere de eğitiliyorlar. Ölen kişiyi başka bir Alana taşımak için tekerlekli sandalye yardımı alıyorlar. Uçak inene kadar kişinin resmi olarak öldüğü ilan edilmeyeceği için yolcunun yüzü kapatılmıyor.
Ölen yolcunun uçaktan indirilmesinin de kuralı var
Bu süreç boyunca mürettebat, varışta uygun şekilde işlem yapılmasını sağlamak için varış havalimanındaki yer personeli ile iletişim kuruyor. Bir uçak tıbbi bir durum nedeniyle acil iniş yaptığında, sağlık uzmanları uçağa binip etkilenen kişileri çıkarana kadar yolcuların yerlerinde kalmaları tavsiye ediliyor. Ancak IATA, yolcunun öldüğü tahmin ediliyorsa tam tersini öneriyor. Kılavuzda “Önce diğer yolcuları indirin. Öle kişinin yanında biri varsa sadece onun uçakta kalmasını isteyin. Ölen kişinin cansız bedeniyle ilgilenmek üzere uygun yerel yetkililer gelene ve yer personeli aile üyelerine yardımcı olmaya hazır olana kadar ölen yolcuyu uçaktan indirmeyin” diyor.
Daha sonra ölen yolcu uçağa gelen polis ve sağlık ekipleri tarafından kontrol ediliyor ve rapor tutuluyor. Ölen yolcu havalimanına gelen yetkililer tarafından hastaneye kaldırılıyor. Yanında yakını varsa işlemlere devam ediliyor yoksa yakınlarına ulaşılıp durum bildiriliyor.
İlk hostes hemşireydi
Ticari havacılığın ilk dönemlerindeki kabin ekipleri hemşirelerden oluşuyordu. 1904 doğumlu Ellen Church ilk kadın uçuş görevlisiydi. Eğitimli bir hemşire ve pilot olan Church ticari uçak pilotluğu yapmak istedi. Ancak o dönem bu işler kadınlara açık değildi. O dönemler hemşireleri hostesi olarak kullanmanın güvenliği artıracağına ve yolcuları uçmanın güvenli olduğuna inandırmaya yardımcı olacağına ikna etmek için çalıştı. İlk uçuşunu 15 Mayıs 1930’da yaptı.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.