“Coming together is a beginning. Keeping together is progress. Working together is success.” – Henry Ford (1863-1947)
(Bir araya gelmek başlangıçtır – Bir arada tutmak ilerlemektir – Birlikte çalışmak başarıdır).
Alan Roger Mulally havacılıkta çok iyi bilinen bir isimdir fakat biz onu daha çok iflas durumuna kadar gelmiş Ford Motor şirketinde yaptığı başarılı çalışmalarından tanıyoruz. Hakkında Bryce G. Hoffman tarafından “American Icon: Alan Mulally and the Fight to Save Ford Motor Company” başlıklı bir kitapta yazılmıştır. Kendisi aslında uçak mühendisi olup kariyerine 1969 yılında BOEING’de başlamış orada uzun yıllar çalışmış, Genel Müdür Yardımcısı ve Ticari Uçaklar bölümünde CEO olarak görev yapmıştır. BOEING’de bulunduğu dönemde çok başarılı çalışmalar yapmış ve hatta BOEING CEO pozisyonu için bile düşünülmüştür. BOEING 777 ve 787 gibi en önemli projeleri baştan sona yürütmüştür.
2000’li yılların başında ekonomik kriz Amerikan otomotiv sanayini çok ciddi etkilemiş bir çok firma iflasını istemiş, aynı durumda olan Ford ise direnmeye çalışmış iflası kabul etmemiştir. O dönemde şirketin başında bulunan Henry Ford’un torununun oğlu William Clay Ford Jr. (1957 doğumlu) Yönetim Kurulu Başkanı hem de CEO olarak görev yapıyordu. Bill elinden geleni yapmış fakat kötü gidişi durduramamıştı ve şirketi kurtaracak bir isim arıyordu. Teklif götürdüğü bir çok isim bu zor dönemde görevi kabul etmemişlerdi. Ford şirketinin eski CEO’larından Donald Eugene Petersen tavsiyesi üzerine Alan Mulally’e teklif götürülmüştü. Alan teklife olumlu yaklaşarak 2006 yılında Ford Motor şirketinde CEO olarak görevine başlamıştır. Atamaya bakıldığında neredeyse bütün kariyerini BOEING’de geçirmiş bir şahıs neden seçilmişti? Nasıl başaracaktı? Ailenin üyesi Bill Ford ile nasıl bir ilişki sürdürecekti? Aslında çok kolay bir iş değil, batmakta olan bir otomobil devini kurtarmanız bekleniyor. Alan, otomobil endüstrisini tanıyor muydu? Nasıl bir yol izleyecekti? Bu seçim, Bill Ford içinde kolay değildi, koltuğunu aile dışında birine teslim ediyordu. Başardığında bile Bill Ford mercek altında olacaktı. Aslında Alan Mulally’i tercihteki sebep onun BOEING’deki rakiplerine karşı geliştirdiği önemli projelerdi. Çünkü BOEING’i AIRBUS’a karşı geliştirdiği 777 ve 787 model uçaklarla üstün duruma getirmişti. Bu yüzden Mulally, Bill Ford için son şanstı. Tabi burada güvenip yetkileri devredebilmenin de başarıdaki en büyük katkılardan biri olduğunu düşünüyorum. Çoğu zaman bu riski bir çok lider almak istemez veya alamaz.
Alan, göreve başladığında Ford porföyünde bir çok marka vardı. Bu kadar markayla uğraşmak kolay değildi, iyileştirmeler zamanında yapılamıyor, yenilikler yetersiz olduğundan rakiplerinin yanında çok zayıf kalıyorlardı. Alan, çok az modele odaklanılmasını ve bu modellerde lider olunmasını istiyordu. Şirketin ismi Ford idi, firma Ford markalara yoğunlaşmalıydı. Önemli olan markayı ön plana çıkartmak ve lider yapmaktı. Bu doğrultuda ilk olarak Aston Martin, Land Rover, Jaguar ve Volvo’yu sattırdı. Mazda’dan ve diğer farklı yatırımlarından da çıktılar. Sadece Ford markalarına odaklanıp bu markaları en üst hedefe taşımayı hedefledi. Çok önemli iki noktaya odaklanmıştı. Ürünün kaliteli ve rekabet edebilir olması gerekiyordu. Çünkü kilometre başına harcanan yakıtta ve çarpışma testlerinde rakiplerine üstünlük sağlamalıydı. En önemli noktası eğer ürününüz iyi değilse ne rekabet ne de firmayı kurtarmak mümkün değildi. Mulally’nin vizyonu insanları birlikte bir takım olarak çalıştırarak otomobil endüstrisin lideri yapmaktı. Mulally, birlikte çalışma felsefesini yalnız Ford çalışanlarına değil, aynı zamanda sendika idarecilerine, tedarikçilere ve bayilere de yansıtıyordu. Başarıdan herkesin payını alacağının güvencesini verdi. Kendisi 10 önemli prensibi belirlemişti ve şirketin yeni mottosunu bu prensiplerle “one ford, one team, one plan, one goal” yani “tek ford, tek takım, tek plan, tek hedef” olarak yeniden tanımladı. Bu prensiplere uyarak çalışmalarını sürdürüyordu. Bu prensipler; 1) Çalışanlar daima öncelikli 2) Herkes katılım sağlayacak yani birlikte çalışma kültürü oluşturulacak 3) Güçlü bir vizyon 4) Çok net performans hedefleri 5) Tek plan 6) Gerçeklerin açıklanması ve veriye dayalı değerlendirme 7) Plan önerilecek ve problemi çözmenin bir yolu olmalı prensibi benimsenecek 8) Saygı duy, dinle, yardım et ve birbirini kabul et 9) Duygusal dayanıklık ve güven tesisi 10) Mutlu olun, eğlenin, hoşça vakit geçirin ve yolculuğun tadını çıkartın. Bu prensipleri samimiyetle uygulayarak personeli hazırladı ve başarıları yakaladı.
Alan işe ilk başladığı zamanlarda bir süre şirketi çok ciddi izledi ve sıkıntılı alanları tespit etti. Aslında Toyota da geçmişte benzer şekilde üretimi izleyerek iyileştirmeleri yapmış, yalın üretimi tesis etmişti. Çünkü Amerikalılar bir çok şeyi ilk keşfetmişler fakat Japonlar gibi sürekli iyileştirmeyi yapmayarak yarışta geri kalmışlardı. Bu prensibi uygulayarak şirketi tanımak için her kesimle görüştü toplantılar yaptı, dinledi, anladı ve sonunda planını ortaya koydu. Her Perşembe sabahı saat 7.00’de “Business Plan Review” (BPR, İş Planı Değerlendirmesi) adını verdiği toplantıları başlattı. Bu toplantılara kendisine doğrudan rapor eden yöneticiler nerede olurlarsa olsunlar katılım sağlıyor ve ünitelerinin durumlarını çok net ve kısa olarak aktarıyorlardı. İş Planı Değerlendirme toplantısına ilave olarak özel konularda konunun uzmanları ve ilgililerle birlikte ise “Special Attention Review” (SAR, Özel Dikkat Toplantısı) yapıyordu. Bunun dışında aşırı toplantı trafiği istemiyordu. Burada çok kritik bir konuda Bill Ford’un kendisine güvenmesi ve tam anlamıyla CEO yetkilerini vermesiydi. Mulally’nin koyduğu prensipler harfiyen uygulanıyor, onun istediği yöneticilerle çalışılıyordu. Prensiplere uymadığı için Bill Ford’un en yakın arkadaşı ile bile yollar ayrılmıştı. Kalite ve rekabet unsurlarını en üst seviyede tutarak milyarlarca dolar zarar eden bir firmayı kara geçirmeyi başardı. Allan’ın en önemli özelliği takımı iyi çalıştırması ve başarıya inandırmasıydı. Bu başarıları onu 2009’da Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri yaptı. Ayrıca CEO Magazine tarafından 2011 yılında yılın CEO’su seçildi. Gerçekten zoru başarmıştı. Havacılıktaki deneyimini otomotivde kulanmıştı, oysa ki otomotiv sektöründe hiç çalışmamıştı. Biliyoruz ki plan ve prensipler, çalışma kültürü, kalite ve rekabet edebilirlik her sektörde hemen hemen aynıdır. Ticaretin kuralları değişmez, daima iyi olan kazanır. Tabi hedefleri başarmak için liderlik çok önemlidir. Takım ruhu başarının anahtarıdır. Alan Mulally’de bu kuralları harfiyen uygulamıştı.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.