Hezarfen Ahmed Çelebi, IV. Murad zamanında yaşamış bir mucit olup tarih, onu kıtalar arası ilk uçuşu gerçekleştiren pilot olarak yazmıştır. 1609 yılında İstanbul’da doğmuş ve 1640 yılında Cezayir’de vefat etmiştir. Ahmed Çelebi’ye, Evliya Çelebi “Hezarfen” ismini vermiştir. Bu kelime Farsça olup, “Hezar” “bin” anlamına gelir. Hezarfen ise “bin ilimli” yani çok maharetli veya çok fazla şey bilen anlamına gelmektedir. “Çelebi” ise “yüce kişi, görgülü, efendi, olgun kişi” anlamında Süryanice kökenli bir unvandır. 1632 yılında kollarına taktığı kartal kanatlarını andıran düzenekle, Galata Kulesi’nden lodoslu bir havada kendini yaklaşık 100 metre yüksekten bırakarak uçmaya başlamış ve Üsküdar Doğancılar Meydanı’nda nihayet bulan sekiz-dokuz turluk bir uçuş denemesi gerçekleştirmiştir. Bu uçuşta İstanbul Boğazı’nı başarıyla geçmiş ve 3358 metrelik bir mesafeyi kat ederek, ortalama 12 metre irtifayla yere inmiştir. Kıtalar arası bu ilk uçuşun, 1623 – 1640 yılları arasında saltanat süren Sultan IV. Murad tarafından izlendiği ve bir kese altınla ödüllendirildiği de belirtilmektedir. Daha sonra Hezarfen Ahmed Çelebi’nin Sultan tarafından Cezayir’e sürüldüğü ifade edilmektedir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinde Hezarfen Ahmed Çelebi’nin uçuşunu şu şekilde ifade etmiştir:
“Hezarfen Ahmed Çelebi, evvela Ok meydanının minberi üzerinde rüzgârın şiddetinde kartal kanatlarıyla sekiz dokuz kere havada uçarak talim etmiştir. Sonra Sultan Murad Han Sarayburnu’nda Sinan Paşa köşkünden seyrederken, Galata kulesinin ta tepesinden lodos rüzgârıyla uçarak Üsküdar’da Doğancılar meydanına inmiştir. Sonra Murad Han kendisine bir kese altın ihsan ederek: Bu adam pek korkulacak bir adamdır, her ne isterse elinden geliyor. Böyle kimselerin durması doğru değil diye Cezayir’e sürmüştür. Orada vefat eyledi.”
Rüzgârın şiddetli olduğu sıralarda “kartal kanatları” olarak nitelendirilen aletle defalarca uçmuş, böylece rüzgâra karşı uçuşun kaldırma kuvveti temin edeceği kanaatine varmıştır. Hezarfen Ahmed Çelebi, Türk havacılık tarihinde bir efsane olarak kabul edilir. Adına pullar bastırılmıştır.
İnsanın uçma deneyiminin başlangıcı niteliğinde olan bu olayın, hem Osmanlı’da hem de Avrupa’da çok fazla ilgi gördüğü ve ses getirdiği belirtilmektedir. Aslında bu deneme; uçulabileceğini ve bu yolda çalışılması gerektiğini gösteren ilk somut örneklerden biridir.
Bu çok önemli olayın sadece Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde çok kısa olarak ele alınması olayın gerçek mi efsane mi olduğu konusunda tartışmalara yol açmıştır. Bazı tarihçiler ise bu olayın bir efsaneden ibaret olduğunu söylemişlerdir. Bunlardan; Halil İnalcık, Ekmeleddin İhsanoğlu ve İlber Ortaylı gibi Osmanlı tarihçilerinin birlikte hazırladıkları bir eserde de Çelebi’nin varlığına şu cümleler ile değinilmiştir:
“Galata Kulesi’nden Üsküdar’a kanat takarak uçtuğu öne sürülen Hezarfen Ahmed Çelebi, sadece Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde anıldığı ve başka hiçbir kaynak tarafından doğrulanamadığı için efsaneden öte bir anlam taşımaz.”
Osmanlı arşivlerinde de Sultan IV. Murad zamanında hediye olarak bir kese altın verildiğine dair hiçbir bilgi veya kayıt yer almamaktadır. Bu anlamda olayın efsane olması kuvvetle muhtemeldir. Ayrıca aerodinamik açısından da konuya olumsuz yaklaşanlar bulunmaktadır. Tabii farklı bir sistemle de uçulmuş olabilir. Bu noktayı da nazardan saklamamak gerekir. Örnek olarak yamaç paraşütüne benzer bir sistem icat etmiş olabilir. Yamaç paraşütünü incelediğimizde acaba Hezarfen böyle bir sistemle uçmuş olabilir mi? diye düşünülebilir. Yamaç paraşütü, çok hafif hava araçları içerisinde olup kolay taşınabilir ve tepelerden kolayca uçulabilir basit bir sistemdir. Özel kalkış-iniş pisti gerektirmez. Belki Hezarfen yamaç paraşütüne benzer bir sistemle uçmuş olabilir. Kim bilir…
Hezarfen Ahmed Çelebi’nin 10. yüzyılda yaşamış olan Türk bilginlerinden İsmail Cevheri’den ve ayrıca, İtalyan ressam ve bilgin Leonardo Da Vinci’nin (1452-1519) uçma konusundaki çizim ve çalışmalarından etkilendiği, onların çalışmalarını örnek alarak uçuşu gerçekleştirdiğine inanılmaktadır.
Hezarfen Ahmed Çelebi’nin gerçek mi yoksa tamamen bir efsaneden mi ibaret olduğu konusunda tartışmalar devam etmektedir. Fakat o yıllarda havacılığın konuşulması, uçuştan bahsedilmesi oldukça önemlidir. Aslında kökleri çok eskilere dayanan uçma arzusu neticesinde bu konuya ilginin olduğu ve çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Olay, efsane de olsa, hayal ürünü de olsa kayıtlara geçmesi bu olgunun hayalinin kurulduğunu göstermektedir. Geçmişteki her türlü havacılık faaliyetleri günümüz havacılığına ışık tutmuş ve tutmaya devam edecektir.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.