“Okumak gıdadır, okuyan insanlık bilen insandır.” (Victor Hugo)
“Okumak özgürlüğe uçmaktır”. (Aliya İzzetbegoviç )
Okumak; insanın bilgisini, kültürünü, muhakemesini, dili kullanma gücünü geliştiren, düşüncesini genişleten ve toplumsal yaşama katkı sağlayan en önemli araçtır. Okuyan toplumlar bilgilerini arttırırlar, her seviyede topluma katkı sağlarlar. Okumak kişinin kendisini bilmesini, olaylara daha mantıklı ve duyarlı bakmasını sağlar.
İnsanlık tarihinde kurulan bütün medeniyetlerde okumak, ilimle meşgul olmak, hep belirleyici olmuştur. Güçlü devletler güçlü liderlerle kurulmuştur. İz bırakan büyük liderlere baktığımızda hep okuyan, okumaya önem veren şahsiyetler olduğu görülebilir. Güçlerini bilgilerinden kültürlerinden almaktadırlar. Çok okuyan liderler halklarını daha kolay ikna etmiş, toplumu yönlendirmede başarılı olmuşlardır. Bunlara en güzel örneklerden biri Bilge Kral olarak isimlendirilen mümtaz şahsiyet Aliya İzzetbegoviç’tir. Konuşmalarını dinlediğimizde, kitaplarını okuduğumuzda, yaptıklarını incelediğimizde, mücadelesine baktığımızda, onun iç dünyasını ve bilgeliğini görürüz. İstisnasız sadece Boşnaklar değil bütün dünya ve hatta tabiri caizse düşmanı dahi ona saygı duymuştur.
Bilgili ve fikir sahibi olmanın basamakları; okumak, okuduğunu anlamak, anladığını yaşamaktır. Okumak bilgiyi, bilgi de ilimi ortaya çıkarır. Bilgi; kuvvet, güç ve saygıdır. Bilgiye nasıl ulaşılır diye sorduğumuzda cevap okumaktır. Tabi ki konuşarak, dinleyerek, seyahat ederek, tecrübelerle de bilgi edinilebilir ama asıl kaynak okumaktır. Maalesef günümüzde birçoğumuz, şahsımda dahil, okumadan fikir sahibi olmaya çalışıyoruz. Yapılan araştırmalarda ülkemizin okuma oranının oldukça düşük seviyede olduğu görülmüştür. Yüzde 0,1 gibi düşük bir rakama tekabül eden bu oran dünyada 86. sıra gibi gerilerde yer almamızı sağlıyor. Bu istatistiki bilginin aşağı yukarı doğru olduğunu düşünüyorum.
Aklıma geçmişte bir üniversitemizdeki bir anım geldi. Sayıyı çok iyi hatırlamıyorum ama 6-8 kişilik bir topluluktuk. İçlerinde en az eğitimli olan Yüksek Lisans yapıyordu. Konu din idi. Herkes fikir sahibiydi ve konuşuyordu. Şu soruyu sordum kaç kişi Kur’an-ı Kerim’in mealini baştan sona okudu. Cevap iki kişiydi. Şaşılacak durum değil mi? Din konusunda, tarih konusunda, özellikle Atatürk konusundaki tartışmalara şahit oluyorum. Tartışanlar konuyla ilgili bazen bir kitap bile okumamış oluyorlar. Heyhat! hem de nasıl Heyhat! Biz ilk emri “Oku” olan bir dinin mensupları olarak nasıl okumuyoruz, bunu anlamak çok zor.
Son yıllarda sadece sosyal medya ile bilgi edinen toplumlarda hem yönetimsel hem de kültürel anlamda çok büyük dejenerasyon yaşanmaktadır. Kalıcı bir kültür oluşamamaktadır. İnsanları medyayla yönlendirmek çok kolay olmakta, asılsız haberlerle insanlar galeyana gelmektedir. Çok büyük kitleler kontrol edilebilmektedir. Tabii bu durum bazen olumlu bazen olumsuz olarak kendini göstermektedir.
İnsan hayatı boyunca hep öğrenme süreci içerisinde olmaktadır. Yaşarken de tecrübe edinmektedir. Toplum olarak ilkokul sıralarından başlayarak okuma alışkanlığı kazanmalıyız. Okumak kişinin ufkunu açar, çok başka yerlere götürür. Topluma sirayet eder. Hiç bir zaman sosyal medya, internet, TV izlemek okumanın yerini tutamaz. İnsan okurken farklı bir boyutta olur. Okudukça, anlama, yazma ve konuşma kabiliyetleri gelişir. Sosyal medya okuma için kullanılabilir. Tabletler kitap gibi kullanılabilir. Önemli olan bilgiyi almaktır. Araç amacın yerine geçemez. Yapılması gereken bilgiyi doğru kaynaktan elde etmektir. Okuyan kendini bilir, haddini bilir, dünyayı anlar. Doğru şekilde bilgilenmenin birinci yolu olan okumak özgürlüğe adım atmaktır.
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.