Günümüzde başarı konusunda binlerce kitap, bilimsel makale, köşe yazısı yazılmakta, konferanslar verilmekte ve sosyal medyada paylaşımlar yapılmaktadır. Herkes başarının arkasındaki yöntemleri, sırrı bilmek istemektedir. Bu paylaşımlarda farklı yaklaşım ve çözüm önerileri sunulmaktadır. “Bazı insanlar neden başkalarından daha başarılı olur?” sorusuna farklı eğitim yöntemleri, bakış açıları, çalışma ve mizaç modelleriyle cevaplar verilmektedir. Kanaatimizce başarıya giden yolda en önemli faktörlerin başında disiplinli sürdürülebilir çalışma gelmektedir. Çalışma, başarının en önemli şartlarından birisidir belki de ilkidir. Çalışmadan, çabalamadan yol almak mümkün değildir. Büyük eserler, projeler hep yoğun çalışmaların ürünüdür. Çevremize baktığımızda, kendi yaşamımızdaki örnekleri değerlendirdiğimizde gece gündüz demeden, yılmadan çalışarak, terleyerek, uykusuz kalarak, sosyal yaşantıdan fedakarlıklar yaparak önemli başarılara imzalar atıldığına şahit oluyoruz. Bununla birlikte, elbette çalışmadan ve çabalamadan bir yerlere gelenler olduğunu da görüyoruz. Fakat bu kişilerin varlığı ve başarıları saman alevi gibi kısa süreli olup kalıcı olmamaktadır. Unutulmamalıdır ki, çalışan bir insanın emeği hiç bir zaman zayi olmaz ve çalışması er ya da geç fark edilerek hak ettiği saygıyı görür. Tabi şu noktayı vurgulamakta fayda görüyorum. Başarılı olmak için sadece çalışmak yetmez; doğru stratejiler konulması, doğru zamanda doğru adımlar atılması, mevcut durumların çok iyi analiz edilmesi de başarıya giden yolda önemli faktörler olarak ön plana çıkar. Yanlış zamanda yanlış işler yapıldığında hiç durmadan çalışsanız da beklenen başarı elde edilemez. Dolayısıyla, önceliklerin doğru bir şekilde belirlenmesi, etkin ve disiplinli bir çalışma stratejisinin tesis edilmesi başarıya giden yolda kritik dönemeçler olarak karşımıza çıkar. Gelin, yazımızın devamında, “Disiplinli çalışmanın tesisini ve kurumsallaştırılmasını nasıl sağlarız?” sorusuna hep birlikte cevap bulmaya çalışalım.
Başarılı ülkeleri incelediğimizde hemen hemen hepsinde çok ciddi bir çalışma disiplini olduğunu görmekteyiz. Almanlar ile çalışma fırsatı bulan herkesin onların çalışma disiplininden, dakikliklerinden ve ne kadar verimli olduklarından söz etmesi buna örnek olarak verilebilir. Uzak doğu ülkelerindeki insanların ne kadar çok çalıştığından ve bu çabalarıyla başarıyı nasıl yakaladıklarından da günlük konuşmalarımızda bahsederiz. Görevlerinin gereklerini harfiyen yapıyorlar diye imreniriz. Diğer taraftan bazı ülkelerdeki insanların da ne kadar tembel ve ciddiyetten uzak olduklarını konuşuruz. Bu örneklerden yola çıkarak disiplinli, verimli bir çalışma kültürü tesis edildiğinde gerisinin kendiliğinden geleceğini düşünüyoruz. Böyle bir ortamda kimsenin kimseyi takip etmesine, izlemesine de gerek kalmayacağını değerlendiriyoruz. İyi bir çalışma kültürü iç motivasyonu da sağlamaktadır. Bu etkin çalışma kültürü şöyle bir temel prensibe dayanır: yediden yetmişe herkes işe yaramak ve değer yaratmak ister. Bu kültür toplumumuzda yerleştiğinde nasıl yeme içme hayatın bir parçasıysa çalışma da aynı durumu alır. Ülkemizde gördüğümüz en önemli sıkıntı günlük verimli çalışma zamanımızın çok az olmasıdır. Aslında buna kaliteli çalışma zamanının azlığıda denebilir. Belki ofiste 8-10 saat kalıyoruz fakat net verimli çalışma süremiz 2-3 saati geçmemektedir. Bu yüzden de hedeflenen kazanımlara ulaşmamız gecikmekte, bu durumda gelişmiş ülkelerle aramızdaki mesafenin hızla artmasına ve bizim daha da geride kalmamıza neden olmaktadır. Halbuki, vaktimizin çoğunu politika, spor, boş sohbetler, çay, kahve muhabbetleriyle geçirmek yerine çalışma zamanımızı daha iyi kullanabiliriz. Nitekim, teknolojik olarak gelişmiş olan ülkelere baktığımızda çalışma saatlerininin çok verimli kullanıldığını görürüz. Avrupa’daki bazı ülkelerde haftalık çalışma saati bizim ülkemizden 10 saat daha az olmasına rağmen, günlük verimli çalışma süreleri 6-7 saati bulmakta ve yaratılan katma değer de bu oranda artmaktadır. Bu ülkelerin refah seviyesinin daha yüksek ve devam ettirilebilir olmasını bu etkili çalışma kültürü sağlamaktadır. Başarının sırrı buradadır; çalışma zamanını verimli kullanmayı becermek, önemli işlere öncelik vermek ve boş işlerle uğraşmayı bırakmak.
Her toplumda çok farklı insan profilleri mevcuttur. Önemli olan bu kişilerin zamanlarını nasıl kullandığını anlayabilmektir. Gerçekten bu mizaçları farklı insanların birlikte verimli çalışması tesis edilebiliyor mu? Bunu çok iyi anlamamız gerekmektedir. Çalışma disiplini ve kültürü oluşturmak ve her durumda etkin çalışmayı sağlayabilmek için yapılması gerekenlere, önemli büyüklerimizden biri olan ünlü hukukçumuz Merhum Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in kaleme aldığı “Gençlerle Baş Başa” kitabıdan alıntı ile de cevap vermek yerinde olacaktır.
“Çalışmak için müsait vakit ve saat bekleme. Bil ki her gün, her saat çalışmanın en uygun zamanıdır. Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki her yer, her köşe çalışmanın en uygun yeridir. Çalışmaya oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözleyen bir asker gibi uyanık ol ve dikkat kesil; bütün ruhi, bedeni kuvvetinle kendini işine ver. İşinde rastladığın güçlüğü evvela parçalara ayır. Her parçayı birer birer sırayla yen. Mesela bir dersi en basit elemanlarına; kısım, fasıl ve bahislere ayır. Sırayla her bahsi iyice noksansız öğrenip anlamadan, diğer fasıla geçme. Yani attığın adımı iyice basmadan, diğerini atma.”
Günümüzde gençler başta olmak üzere her yaştan insan çalışmamak için bahaneler üretmekte konsantrasyon veya konuya eğilim sağlama konusunda çok ciddi sorunlar yaşamaktadır. Çalışmak istense bile doğru ve zamanında çalışma becerisi kazanılmadığı için işe başlama sürekli ertelenmekte, teslim tarihleri ötelenmekte ya da zaman verimli kullanılmadığı için çıktılar istenen kalitede olmamaktadır. Bu yazıda bahsedilen prensipler takip edildiğinde herhangi bir konuda bilgi sahibi olmak ve yetkinliğe ulaşmak oldukça kolay olacaktır. Öncelikle kamu kuruluşlarında ve okullarımızda bu prensiplere çok dikkat edilmelidir. Çalışma disiplininden taviz verilmemelidir. Etkili ve verimli çalışma kültürü oluşturulmalıdır. Zamanı verimli ve etkin kullanma aynı zamanda yüce dinimizin de bir emridir. Helal ve haram kavramlarının kökleri buralara dayanmaktadır. Ödenen ücrete karşılık istenilen çalışmanın yapılması gerekmektedir. Çalışmadan çabalamadan neden biz geriyiz demenin anlamı yoktur. Kim çaba sarfederse sonunda onun karşılığını almaktadır.
Sözlerimi Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çok önemli mesajıyla tamamlamak yerinde olacaktır.
“Çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden, rahat yaşamak isteyen toplumlar; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar.”
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.