Hava yolu ulaşımı günümüzde en çok tercih edilen ulaşım şekillerinden olup, bu tercihin en önemli nedeni; hava yolu ulaşımının diğer ulaşım tiplerine göre son derece hızlı olmasıdır. Bu hızlı ulaşımı sağlayabilmek için uçakların seferleri sırasında saatte 1400 kilometrelere çıkabilen hızları olabildiği için emniyet faktörü havacılıkta daha fazla önem kazanmaktadır. Hava yolu ulaşımında kaza riskini en aza indirebilmek için hem ulusal hem de uluslararası kuruluşlarca çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Bu çalışmaların hemen hepsinde hava yolu ulaşımının emniyet seviyesini etkileyen en önemli unsur olarak insan faktörü ön plana çıkmakla birlikte, elbette çevresel ve teknik faktörlerin önemi de had safhadadır. 5 Şubat 2020 tarihinde İstanbul Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nda meydana gelen elem uçak kazası,Türk kamuoyunun dikkatlerinin bir kez daha uçak kazalarına yönelmesine neden oldu ve bu uçak kazasının da etkisiyle, hava yolu taşımaları sırasında yaşanan bir kaza durumunda sorumluluk ve kazazede yolcuların hakları ülke gündeminde sıkça tartışılan konulardan biri haline geldi.
Biz de son zamanlarda gündemde olan hava yolu taşımacılığı üzerine; özellikle uçak kazaları sonucunda yolcuların hayatlarını kaybetmesi veya bedensel zarara uğraması söz konusu olduğunda, bundan doğan zararlardan kimlerin ne ölçüde sorumlu olduğunu anlatabilmek adına bunun hukuki zemininden kısaca bahsetmek istedik.
Uçak kazalarından doğan ihtilaflarda uygulanacak hukuk
Herhangi bir uçak kazası durumunda öncelikle, uçak kazalarından doğacak hukuki ihtilaflarda uygulanan hukuk tespit edilmelidir. Zira uçuşlar, farklı ülkelerin hava sahalarında gerçekleşebilir yahut kazada yer alan yolcular farklı ülke vatandaşı olabilir. Türk mevzuatı bakımından sivil havacılık kuralları, Türkiye’nin akdettiği ve iç hukuka aktardığı milletlerarası antlaşmalar yanında, yine bu antlaşmalarla aynı doğrultuda hazırlanan ulusal mevzuatta düzenlenmiştir. Bu kapsamda, yolcunun Türk hava sahası içerisinde taşınmasına ilişkin ve yurtiçi hava yolu taşıma kapsamında olması halinde, ilgili taşıma sözleşmeleri, ulusal mevzuat olan Türk Sivil Havacılık Kanunu (Kanun) ışığında değerlendirilmelidir. Kanun uyarınca hava yolu ile yurt içinde yapılacak taşımalarda; Kanun’da hüküm bulunmadığı durumlarda ise Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmaların hükümleri ve bu anlaşmalarda da hüküm bulunmadığı hallerde, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulama alanı bulur.
Uçuşun uluslararası nitelik taşıması halinde ise başta 12 Ekim 1929 tarihinde Varşova’da imzalanan ve Uluslararası Hava Taşımalarına İlişkin Bazı Kuralların Birleştirilmesi Hakkında Sözleşme ve bu sözleşmeyi değiştiren sözleşme ve protokoller de dâhil olmak üzere Varşova Konvansiyonu uygulama alanı bulur. Buna ek olarak, Türkiye’nin de 2011 yılında onaylayarak taraf olduğu en güncel metin olan 1999 tarihli Montreal Konvansiyonu da uluslararası uçuşlar için söz konusu olabilecektir. Uluslararası nitelikteki uçuşlarda hangi uluslararası konvansiyonun uygulanacağı ise kalkış yeri, varış yeri veya durma yeri olarak kararlaştırılan devletlerin hangi uluslararası konvansiyona akit devlet olduğuna göre belirlenmektedir.
1- Hukuki sorumluluk
Uçak kazaları sonucunda yolcular başta olmak üzere pilot ve kabin ekibi gibi; uçak içerisinde bulunan kişiler zarara uğrayabilmekte; bunun yanında bu kişilerin yakınlarının da zararları söz konusu olabilmektedir. Bu kapsamda, ilgili taleplerin kime yöneltileceğinin, bir başka deyişle sorumluluğun kimin üzerinde olacağının tespit edilmesi önemli bir husustur.
Kanun, taşıyıcı sıfatına sahip olan hava yolu şirketlerini; yolcunun ölümü, cismani zarara uğraması, bagaj veya yükünün kaybolması veya hasara uğraması ve kendi çalıştırdığı adamların fiillerinden dolayı sayılan zararlara sebep olması durumlarında sorumlu tutmuştur. Taşıyıcı terimi; basitçe aktarmak gerekirse, uçak biletini düzenleyen, yolcuyu ve/veya bagajını taşıyan yahut taşımayı taahhüt eden kişi olarak tanımlanabilir. Taşıyıcının hava aracının işleteni veya maliki olması zorunlu olmayıp, taşıma sözleşmesinin tarafı olması, bir başka deyişle taşıma fiilini taahhüt etmesi yeterli olarak değerlendirilmiştir.
Kanun, taşıma sözleşmesi içi sorumluluk hallerini detaylı olarak düzenlemiş olmakla birlikte, sözleşme dışı sorumluluk hallerini de hüküm altına almış ve sivil hava aracı işleten hava yolu şirketinin haksız fiil sorumluluğu kapsamında üçüncü kişilere verdiği yukarıda anılan zararlardan sorumluluğunu da düzenlemiştir. İşleten, yolcu ile akdi bir ilişkisi olmayıp sivil hava aracını kendi adına bizzat kullanan veya yardımcıları marifeti ile kullanılmasını sağlayan gerçek veya tüzel kişiler olarak tanımlanabilir.
Taşıyıcının ölüm veya cismani zarar halinde sorumluluğu
Kanun’a göre yolcunun ölümü veya herhangi bir cismani zarara uğraması halinde kural, sorumluluğun taşıyıcıda olmasıdır. Taşıyıcının bu sorumluluğu taşıyıcı sözleşmesi nedeniyle sözleşmeye bağlı olup zararın oluşması halinde taşıyıcı en önemli yükümlülüğü olan, yolcuyu sağ salim ulaştırma borcunu ağır şekilde ihlal etmiş olmaktadır. Taşıyıcının ölüm veya cismani zarar halinde sorumluluğuna gidilebilmesi için söz konusu zararın, hava aracında veya iniş veya biniş sırasında bir kazanın sonucunda oluşması gereklidir. Yolcunun hava aracı içinde bulunduğu ya da uçağa biniş veya uçaktan iniş işlemleri geniş yorumlanıp taşıyıcının yolcu üzerinde egemenliği veya denetimi olduğu süre boyunca ilgili işlemlerin gerçekleştirilmesine dair yerleri ve faaliyetleri kapsam içine alabilmektedir. Bununla birlikte taşıyıcının sorumluluktan kurtulması veya sorumluluğunun sınırlandırılmasına dair aşağıda açıklanan istisnaların bulunduğunu belirtmek gerekir.
Taşıyıcının bagaj veya yükün uğradığı zarardan sorumluluğu
Tescil ettirilmiş bagaj veya yükün kaybı veya zarara uğraması halinde, zarara sebebiyet veren olay, hava yoluyla taşıma sırasında veya bagajın taşıyıcının muhafaza ve nezareti altında bulunduğu sürede meydana gelmiş ise zarardan taşıyıcı sorumludur. Bu noktada bagajın tescil ettirilmiş olması gerekip Kanun kapsamında bagaj kuponu bilgisi karşılığında taşıyıcının sorumluluğuna devredilen bagaj “tescil ettirilmiş bagaj” olarak tanımlanmaktadır. Bagaj veya yükün tescil ettirilmesi bagajın; check-in esnasında taşıyıcı yetkilisine beyan edilmesi ve yetkili tarafından bagaj kuponu ile kayıt edilmesi suretiyle tamamlanmaktadır.
Kanun’a göre, yolcu bagajının veya yükün, bunları teslim almaya yetkili kişi tarafından itiraz edilmeksizin kabul edilmesi halinde, taşıma belgesine uygun olarak ve iyi durumda teslim edildiklerine karine teşkil etmektedir. Hasar halinde, teslim almaya yetkili kişi tarafından hasarın öğrenilmesi halinde derhal ve teslimlerinden itibaren yolcu bagajı için en geç yedi gün içinde ve yük için en geç on dört gün içinde yolcunun taşıyana ihbarda bulunulması gerekir. Bu sürelere uyulmadığı durumda yolcu aşağıda açıklanan sorumluluk davası açma hakkını kaybedecektir.
Taşıyıcının çalıştırdığı adamların fiillerinden doğan sorumluluğu
Kanun taşıyıcıyı yalnızca kendi sorumlulukları ile yükümlü tutmamış, çalıştırdığı adamların görevleri kapsamındaki fiillerinden dolayı oluşan zararlardan da sorumlu tutmuştur. Bu noktada sorumluluğun oluşması için zarar, taşıyıcının çalıştırdığı kişiye tahsis ettiği görev ile ilgili davranışların sonucu olarak meydana gelmelidir. Zarar bakımından bir sınırlama bulunmamakta ve yolcunun ölümü veya cismani zarar, bagajın kaybı veya hasarı şeklinde gerçekleşebilen zararlarda taşıyıcı çalıştırdığı adamın fiillerinden sorumlu olabilmektedir.
Taşıyıcının sorumluluktan kurtulması
Taşıyıcı’nın sorumluluktan kurtulması sadece belirli durumlar için geçerli olacak şekilde düzenlenmiş olmakla birlikte, kendisinin ve çalıştırdığı adamlarının zararı önlemek için gerekli olan bütün tedbirleri aldıklarını veya bu tedbirleri alma olanağı bulunmadığını ispatlarsa oluşan zarardan sorumlu olmayacaktır. Bu durumda, meydana gelen zararlardan zararın meydana gelmesine sebebiyet veren uçak imalatçısı, araç bakım servisleri, hava kontrol görevlileri, hava meteoroloji görevlileri gibi üçüncü kişilerin sorumlulukları gündeme gelir.
Buna ek olarak Kanun, uluslararası antlaşmalara uygun olarak taşıyıcının kusursuz sorumluluğunu sınırlandıran düzenlemeler de öngörmüştür. Yolcuların ölüm veya cismani zarara uğraması halinde talepte bulunma hakkı olan kişilerin uğradıkları gerçek zarar karşılanmakla birlikte kusursuz sorumluluk sınırı Türkiye’nin de 2011 yılında imzaladığı Montreal Konvansiyonu uyarınca 100.000 SDR (Özel Çekme Hakkı) olarak belirlenmiştir. SDR, uçak sigortaları ve bu sigortaların tazminat ödemelerinde kullanılan para birimi olup 09.02.2020 tarihi itibarıyla 1 SDR’nin karşılığı 8,19 TL’dir. Zararın, taşıyıcının veya adamlarının zarar vermek kastı ile veya zararın doğması ihtimali olduğunu bilerek dikkatsizce yaptıkları bir hareket veya ihmal sonucunda meydana geldiği ispat edildiği takdirde ise sorumluluk sınırları uygulanmaz.
İşletenin üçüncü kişilere karşı sorumluluğu
Kanun gereğince işleten, sivil hava aracının üçüncü kişilere verdiği zararlardan sorumlu tutulmuştur. Zarar Kanun’da genel olarak ifade edilmiş olup üçüncü kişinin ölmesi, cismani zarara uğraması veya kişilik hakkının ihlali gibi kişiye veya eşyaya verilen zarar olarak geniş kapsamlı yorumlanabilmektedir. Havalanabilen ve havada seyredebilen her türlü aracı ifade eden sivil hava aracının neden olduğu zarara uğrayan kişi bu durumda üçüncü kişilerdir ve haksız fiil sorumluluğu söz konusudur.
Sigorta yükümlülüğü
Hava yolu şirketlerinin gerçekleştirdikleri tüm uçuşlar sigorta güvencesi altında olup Kanun gereğince yurt içi veya yurt dışı yolcu, yük ve posta taşımaları yapmaya yetkili kılınan taşıyıcılar, taşıma sözleşmelerinden doğabilecek zararlardan dolayı tazminat taleplerinin teminatı olmak üzere, asgari sorumluluk sınırları içerisinde mali mesuliyet sigortaları yapmakla yükümlüdürler. Yolcunun ölümü veya yaralanması halinde ödenecek tazminatların önemli bir kısmı yolcu mali mesuliyet sigortasından karşılanmaktadır.
Hava yolu şirketlerinin işleten olarak yaptırmakla yükümlü oldukları sigorta ise üçüncü kişiler için mali mesuliyet sigortasıdır. Kanun uyarınca, Türk hava sahasında uçuş yapacak Türk ve yabancı sivil hava araçları için; üçüncü şahıslara verilecek zararın teminatı olarak işleten tarafından mali mesuliyet sigortası yaptırılması zorunludur.
Son olarak, uluslararası hatlarda uçuş yapacak Türk sivil hava araçları bakımından ek sigorta ve teminat yükümlülüğü olarak adlandırılan sigortanın yaptırılması zorunlu kılınmıştır.
Sorumluluk davası
Sorumluluk davası bakımından yurt içinde gerçekleşen kazalarda; yolcu, yolcunun ölümü halinde mirasçılar, ölen yolcunun desteğinden yoksun kalanlar ve ölen yolcunun yakınları davacı olabileceklerdir. Davalı ise yukarıda sorumlulukları açıklanan taşıyıcı veya işleten sıfatını taşıyan hava yolu şirketi, taşıyıcının çalıştırdığı adamları veya kanuni halefleri olabilir. Ölüm halinde özellikle cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeplerle uğradığı kayıplar; bedensel zarar halinde tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar sorumluluk davasındaki maddi zarar kalemleri arasındadır. Ayrıca, ölüm veya cismani zarara uğramamış olsa da yolcunun kaza nedeniyle uğradığı başkaca zararlar ve yolcuların bagajlarının uğradığı zararlar maddi zarar kalemleri arasında yer almaktadır. Kaza sonucunda, yolcu veya yolcunun yakınları kaza nedeniyle ağır elem ve ıstırap çektiklerini dile getirerek manevi zararın tazmini talebinde de bulunabilir. Bu kapsamda, maddi ve manevi tazminat talepleri kaza neticesinde meydana gelen zarardan sorumlu olduğu tespit edilen kişi veya kişilere karşı bir tazminat davası yoluyla ileri sürülebilecektir.
İlgili taleplere ilişkin tazminat talep hakkı, kural olarak hava aracının varma yerine geldiği veya gelmesi gerektiği tarihten veya taşımanın durduğu tarihten itibaren 2 yıl içinde ileri sürülmelidir. Ancak, ilgili sivil hava aracı kazası için rapor tanzimi gereken hallerde, 2 yıllık süre rapora ilişkin Resmi Gazete ile yapılacak duyuru tarihinden itibaren işlemeye başlar.
2- Cezai sorumluluk
Hava aracı kazalarının meydana gelmesi halinde hem idari hem de cezai soruşturma başlatılabilecektir. İdari sorumluluk bakımından; Kanun ve ilgili mevzuat kapsamında hava aracı kazası ile ilgili kişiler için lisanslarının iptal edilmesi veya idari para cezası uygulanması gibi idari işlem ve yaptırımlar söz konusu olabilmektedir.
Kanun kapsamında, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı (Bakanlık) uçuş güvenliği ve Türk Hava Sahası’nda gerekli tedbirlerin alınması hususunda yetkilidir. Bir sivil hava aracı kazası meydana gelmesi halinde, Bakanlık tarafından görevlendirilen bir Araştırma ve İnceleme Kurulu (Kurul) oluşturulur. Kurul, kazanın nedenlerini ve oluş şeklini açıklığa kavuşturmak amacıyla teknik bakımdan araştırma ve inceleme yapar ve inceleme sonucunda ayrıntılı ve gerekçeli araştırma ve inceleme raporunu Bakanlığa sunar. Bakanlık, meydana gelen kaza ile ilgili olarak soruşturma başlatılması halinde, hazırlanan raporun bir örneğini yapılan soruşturma veya kovuşturma kapsamında değerlendirilmek üzere, ilgili Cumhuriyet başsavcılığına verir. Yürütülen bu teknik soruşturmaya dair detaylar, Sivil Hava-Araç Kazaları Soruşturma Yönetmeliği’nde yer almaktadır.
Cezai sorumluluk kapsamında sorumlu kaptan pilot ve emrindeki personel, uçuş ile ilgili diğer personeller, hava kontrol görevlileri, sivil havacılık otoriteleri, hava meteoroloji görevlileri, uçak imalatçısı ve ilgili personelleri, araç bakım servisleri ve ilgili personelleri ve taşıyıcının sorumluluğu gündeme gelebilecektir. Meydana gelen kazaların, Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil etmesi halinde, kaza ile ilgili kişiler hakkında soruşturma ve yürütülen soruşturmanın sonucuna göre kovuşturma işlemleri gerçekleştirilir.
Bir uçak kazası sırasında meydana gelebilecek suçlar özellikle taksirle öldürme, taksirle yaralama, trafik güvenliğini kasten veya taksirle tehlikeye sokma, mala zarar verme ve görevi kötüye kullanma suçlarıdır. Taksirle öldürme ve taksirle yaralama halleri, kişinin kendisine yüklenen dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranışından dolayı öngörülebilecek bir neticenin öngörülememesi sonucu meydana gelir. Pilota gerekli eğitimlerin verilmemesi nedeniyle pilotaj hatası, uçağın gerekli bakımlarının yapılmaması veya pistin bakımının yapılmaması bu kapsamda dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil eden örnekler arasında yer alabilir. Kara, deniz, hava ve demiryolu ulaşımının güvenliğini tehlikeye sokan kişiler Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçu kapsamında suçun tipi ve unsurlarına göre süresi değişmek üzere hava yolu ulaşımında tehlikeye neden olmaları halinde hapis cezasıyla cezalandırılır, ilgili suçun taksir ile işlenmesi mümkündür. Başkasının taşınır veya taşınmaz malına zarar verme, kapsamında mala zarar verme suçları da bir uçak kazası sırasında meydana gelebilecek suçlardandır. Şöyle ki; yolcuların bagajlarının zarar görmesi, uçak dışında bulunan üçüncü kişilerin mallarının zarar görmesi halleri buna örnektir. Görevi kötüye kullanma suçu ise kamu görevlilerine özgü bir suç olarak, Türk Ceza Kanunu’nda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek veya görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstermek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan veya kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisinin hapis cezası ile cezalandırılması şeklinde hüküm altına alınmıştır. Örnek olarak, yapılan denetimler sonucunda uçuş güvenliğini ihlal edecek eksikliklere rağmen uçuşa izin verildiğinde bu suçun oluşması söz konusu olabilecektir.
Sonuç
Bir uçak kazasının meydana gelmesi halinde yukarıda açıklandığı şekilde farklı aktörlerin hukuki ve cezai sorumluluğu söz konusu olabilecektir. Özetlemek gerekirse hukuk davalarında, kaza neticesinde zarara uğrayan yolcular, yolcuların yakınları ve üçüncü kişiler maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunacaktır. Ceza davalarında ise, kaza sırasında veya neticesinde meydana gelen suç tipleri kapsamında soruşturma aşamasında tespit edilen failler hakkında kovuşturma yapılacaktır.
Belirtmek gerekir ki, uçak kazalarının yabancılık unsuru içermesi mümkündür. Bu durum, ilgili uçuşun uluslararası bir uçuş olması nedeniyle olabileceği gibi, yolcuların ve taşıyıcının vatandaşlığının farklı olması nedeniyle de oluşabilir. Bu durumda, sivil havacılık kurallarını yeknesaklaştırmayı ve uluslararası bir düzlem oluşturmayı hedefleyen milletlerarası antlaşma hükümlerini uygulamak gerekecektir.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.