Bu haftaki keşif yolculuğumuzu Almanya’nın havacılıkla anılan küçük ve şirin kenti Friedrischafen’e yapıyor. Gelin adını zor telaffuz edebildiğimiz bu özel şehri ve çevresini hep birlikte gezelim…
Gölü, yeşili, mimarisi, Almanya’nın ilk havalimanı, Alp Dağları manzarası ve Zeplin’i… Bu haftaki uçuş rotamız, bir liman kenti olarak kurulmasına rağmen 100 yılı aşkın süredir havacılıkla anılan Friedrichshafen.
Almanya’nın güneyindeki Konstanz Gölü’nün kuzey kıyısına yer alan Friedrichshafen, oldukça küçük ve huzurlu bir kent. Ancak çevresiyle misafirlerine birçok alternatif sunan bu özel şehirde yapılacak 10 aktiviteyi sizin için derledik.
Friedrischafen’e biz Türk Hava Yolları ile gittik. Ancak milli havayolu artık bu şehre uçuş yapmıyor. Bu nedenle aktarmalı olarak Münih veya Stutgart üzerinden seyahat etmek gerekiyor.
Friedrichshafen, Württemburg Krallığı ile göle kıyısı olan komşuları arasındaki ticareti geliştirmek için bir liman kenti olarak 1811 yılında kurulmuş. İsminin anlamı Kral Friedrich’in limanı olan kent, tekne sahipleri arasında oldukça popüler. Biz de Friedrichshafen’deki keşfimize Konstanz Gölü’nde tekne turuyla başlıyoruz.
Gölge tekne turu
Şirin bir limandan kalkan tekneler, yolcular tarafından kullanılıyor. 10 kişilik olanların 30 dakikası 41 Euro. Göle açıldıkça şehrin görkemi ortaya çıkıyor. Güneşin gölde bıraktığı yakamozlara şehrin tarihi yapıları eşlik ediyor.
Yelkenliler ve yolcu gemileriyle birlikte inanılmaz bir deneyim yaşıyoruz. Işıl ışıl suyun yanı başındaki gezinti yerleri Avusturya ve İsviçre’den uzanıp gelen karlı Alp Dağları’nın manzarasıyla iç açıyor. Gökyüzünde uçan bir dev dikkatimizi çekiyor ve Zeplin bütün görkemiyle bizi adeta kendisine çağırıyor.
İlk Zeplin 1900 yılında havalandı
Dünyada Zeplin denince ilk akla gelen şehir Friedrichshafen. Kont Ferdinand von Zeppelin’in üretilen ilk Zeplin ve 2 Temmuz 1900 tarihinde buradan havalanmış. Avrupa ile Amerika arasında binlerce yolcu ve kargo taşıyan Zeplinlerin en ünlüsü olan 247 metrelik Hindenburg, 1937’te yanarak yere çakılınca dev hava araçları gözden düşmüş.
60 yıl boyunca sessiz kalan Zeplinler, ilk doğdukları Friedrichshafen’de 1997’de tekrar üretilmiş. 2001 yılından itibaren yolcu taşımaya başlayan Zeplinlerden bugün için dünya genelinde sadece 3 adet yer alıyor. Bunlardan 2’si Friedrichshafen’de, biri de Amerika’da turistik uçuşlar yapıyor.
Zeplin turlarına rağbet çok
Zeplin turları Friedrichshafen Havalimanı’nın karşısında yer alan özel alandan gerçekleşiyor. Biz de bu dev hava aracıyla kısa bir tura çıkmak istiyoruz. Biletimizi alıp, aynı uçaklarda olduğu gibi boarding yapıyoruz. Özel odada uçuş güvenliği konusunda bilgilendirilip, Zeplin pistine çıkıyoruz.
Güvenlik için iniş ve binişler ikişerli gruplar halinde yapılıyor. İnenlerin yerine Zepline binip, adeta bir helikopter gibi havalanıyoruz. 12 yolcu kapasiteli olan Zeplinler, 3 bin 300 metreye kadar yükselebiliyor. Hızlarıysa saatte ortalama 125 km, ancak rüzgâra bağlı olarak azalıp çoğalabiliyor. Ortalama menzili 500 km olan Zeplinler, yine rüzgâr yardımıyla bin 500 km’ye kadar uçabiliyor.
Zeplin turlarının ücretleri süreye göre değişiyor. 30 dakika 200 Euro, 90 dakika 595 Euro, 120 dakika ise 785 Euro. Zeplinler parkura bağlı olarak günde ortalama 15-20 uçuş yapabiliyorlar.
Şehri yürüyerek keşfetmek mümkün
Zeplin’le havadan keşfettiğimiz Friedrichshafen turumuza, küçük ama bir o kadar şirin belediye meydanında başlıyoruz. Haftanın bir günü pazar kurulan meydanın ortasında ise çeşitli heykellerden oluşan çeşme yer alıyor.
Belediye Sarayı’na ev sahipliği yapan meydandaki St. Nikola Kilisesi ise 839 yılında inşa edilmiş. 1944’teki bombardımanda şehirle birlikte yıkılan kilise, 1960 yılına kadar onarılmamış. Daha sonra bugünkü halini alan kilisenin kulesinin uzunluğu 48 metre.
Friedrichshafen’in en yüksek yapısı ise şehrin birçok yerinden görülen Schloss Kilisesi. 1654 yılında inşa edilen yapı, 50 metreyi aşan 2 kulesiyle dikkati çekiyor.
Friedrichshafen için Kont Zeppelin ve zeplin hava aracı çok önemli. Şehrin her bir tarafında zeplin figürlerini görmek mümkün. Ayrıca Stadtgarten Parkı’nda ise zeplin heykeli ile Ferdinand Graf Von Zeppelin Anıtı yer alıyor.
Zeplin Müzesi mutlaka görülmeli
Eğer Zeplinle uçup keyif aldıysanız bir de tarihini öğrenmek için şehrin merkezinde yer alan müzeyi ziyaret edebilirsiniz. Şehrin içindeki eski tren garında yer alan Zeplin Müzesi’nde, dev hava araçlarıyla ilgili her türlü bilgi ve belge mevcut. Müzede günümüzün en büyük yolcu uçağı Airbus 380 ile zeplin maketi yan yana sergileniyor. Böylece zeplinlerin ne kadar büyük olduğu daha net anlaşılıyor.
Zeplin Müzesi’nde Avrupa ile Amerika kıtası arasında 50 binden fazla yolcu taşıyan dev hava araçlarının salon ve yatak odalarını birebir olarak görmek de mümkün. Ayrıca Hindenburg Zeplini’nden geriye kalan yanmış motor, koltuk, elbise ve diğer araç gereçler de müzede sergileniyor.
Dornier Müzesi
Friedrichshafen’deki bir diğer müze ise bir dönem Türkiye’nin yerli uçak olarak üretmek için yola çıkılan ancak daha sonra vazgeçilen TRJet yolcu uçağının lisansına sahip Dornier’e ait. Müzede, Dornier şirketini kuran Cloude Dornier tarafından çizilen ve üretilen uçaklara ait maketler, özel eşyalar ve fotoğraflar sergileniyor. Uzay çalışmalarıyla ilgili bölümün de yer aldığı müzenin kapalı ve açık alanında üretilen bazı hava araçları sergileniyor.
Müzeden ayrılıp yemek için sahile iniyoruz. Artık Friedrichshafen mutfağının tadına bakma vakti geldi. Sahilde oldukça fazla kafe ve restoran yer alıyor. Biz bunlardan birini gözümüze kestiriyoruz. Şehir göl kıyısında yer aldığı için balık yiyebilirsiniz. Balık sevmiyorsanız çok özel kırmızı etlerden birini tercih edebilirsiniz.
İskeledeki kuleden şehir manzarası
İlk olarak gözümüze bir kule çarpıyor. Bölgeye tepeden bakabilmek için, iskelenin üzerinde bulunan 22 metre yüksekliğindeki izleme kulesi Moleturm’a çıkmaya karar veriyoruz. Sarmal merdivenlerle birbirine bağlı on katlı kule, etrafı bahçelerle ve üzüm bağlarıyla çevrili şehrin fotoğraflarını çekmek için harika bir nokta.
Friedrichshafen oldukça şirin bir kent. Ancak Kontanz Gölü çevresinde gezip görülebilecek birçok yer olduğunu da söyleyelim. Biz ilk olarak dünyaca ünlü çiçek adası Mainau’ya gitmek üzere Friedrichshafen’den ayrılıyoruz. Adaya Meesburg’a üzerinden gemiyle geçiliyor. Ancak gemiyle geçmeden önce Ortaçağ’dan kalma bu şirin kasabayı keşfediyoruz.
Adaya geçme vakti gelince gemiye biniyoruz. Meesburg denizden de bir başka güzel görünüyor. Yaklaşık 30 dakikalık bir yolculuktan sonra Mainau Adası’na varıyoruz. Giriş için biletlerimizi alıp adayı keşfe çıkıyoruz.
Bir aileye ait ada
Mainau Adası, 1853 yılında İsveç dükü Frederik tarafından satın alınmış. Halen aynı aileye ait, fakat artık aile üyeleri şirket kurup adayı turizme açmış. İsviçre sınırında, Almanya’nın Konstanz şehri yakınlarında bulunan Mainau Adası 45 hektar büyüklüğünde. 2 binden fazla çiçek çeşidi bulunan adada ana vatanı Amerika olan dünyanın en yaşlı mamut ağaçlarının arasında yürümek ayrı bir keyif.
Adada bir de kelebek evi bulunuyor. Dünyadaki tüm kelebek çeşitleri aynı evin içinde. Burada 80 çeşit kelebek familyasına ait 800 kelebek uçuşuyor. Genellikle Latin Amerika kökenli olan bu rengârenk kelebekler, içeri girdiğiniz anda çevrenizde uçuşmaya başlıyor. Kelebeklerin yaşaması için uygun ortam hazırlanan kapalı alanda kurbağa ve kuşlar da yaşıyor.
Mainau’daki keşfimizi tamamlayıp Konstanz Gölü’nün etrafındaki bir başka özel yer olan Lindau’yu keşfetmek üzere adadan ayrılıyoruz. Gemiden Meesburg’da inip, araçla Lindau’ya doğru yola çıkıyoruz. Lindau’ya vardığımızda bizi uzun tura çıkan Zeplinler karşılıyor.
Eyalet değiştirip bölgeyi keşfediyoruz
Friedrichshafen, Almanya’nın Baden Württemberg Eyaleti’nde yer alıyor. Lindau ise Bavyera Eyaleti sınırları içerisinde bulunuyor. Oldukça şirin ve bir o kadar da etkileyici bir şehir olan Lindau’nun limanında 3 adet önemli yapı var. Bunlardan ikisi limanın çıkışındaki yeni fener ve aslan heykeli. Yeni fener 1850, Aslanlı heykel ise 1856 yılında inşa edilmiş.
Sahildeki bir diğer tarihi yapı olan eski fener ise 13. yüzyıldan kalma. Etrafı yerli ve yabancı turistler ve satıcılarla dolu olan tarihi yapıda Rapunzel’in saçı bile var.
Lindau’nun içlerine doğru yürüdüğümüzde bizi eski kaymakamlık binası karşılıyor. 1422 yılında inşa edilen bina 1977’de restorasyondan geçmiş. Mimarisi ve üzerindeki figürler oldukça ilgimizi çekiyor. Tarihi yapının ön kısmında güneş saati, Bavyera’nın simgesi melekler ve deniz ticaretini simgeleyen çizimler yer alıyor.
Ülke değiştirmek çok kolay
Lindau’nun dar sokaklarında biraz dolaşıp, dünyaca ünlü Göl Sahnesi’ni görmek için Avusturya’nın Bregenz şehrine doğru yola çıkıyoruz. Friedrischafen, İsviçre ve Avusturya ile sınırda yer alıyor. O nedenle burada ülke değiştirmek, Türkiye’de şehir değiştirmekten daha kolay. Aracımızla hiçbir sınır uygulamasına maruz kalmadan yemyeşil doğanın eşliğinde yol alıp Bregenz’e varıyoruz.
Göl Sahnesi, dünyanın en önemli operalarına 60 yılı aşkın bir süredir ev sahipliği yapıyor. Sahne göl üzerinde kurulduğu için, hazırlanan oyun 2 yıl boyunca toplam 58 kez oynanıyor. James Bond filminde yer almasıyla ünlenen Göl Sahnesi, 7 bin kişi kapasiteli.
Bir oyunu 2 yılda ortalama 400 bin kişi izliyor. Eğer yağmur yağarsa oyun kapalı salona alınıyor ve burada devam ediyor. Kapalı sahne bin 650 kişilik, bu nedenle göl sahnesindeki açık renkli koltuklarda oturanlar kapalı alanda oyunu izleyebiliyor. Bilet ücretleri ise 29 ile 139 Euro arasında değişiyor.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.