TBMM’de gündemindeki “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” zeytinlik alanların altındaki kömür rezervlerini işletmeye açacak olması sebebiyle tartışmaların merkezini oluşturuyor. Zeytinlik alanların enerji üretimi amacıyla maden (özellikle kömür) faaliyetlerine açılması öngören yasa teklifi bölge halkının ve çevrecilerin de yoğun eleştirilerine muhatap oluyor.
Yasa teklifiyle zeytinliklerin başka bir yerde madencilik yapılamaması durumunda kömür veya diğer enerji hammaddelerinin kullanılabilmesi için kamulaştırılmasına, zeytin ağaçlarının sökülerek taşınmasına izin veriyor. Dolayasıyla yapılmak istenen bu düzenleme doğayla uyumlu madencilik konusunu da gündeme taşımış oldu. Zira bölgedeki enerji santrallerine yaklaşık 13 yıl yetecek kömür rezervi için ekosistemin bütünlüğünün bozulacak ve taşınacak zeytin ağaçlarının verimliliğinin düşecek olmasının ne kadar kamu yararına olduğunun iyi analiz edilmesini gerektiriyor.
Yasa teklifine göre, zeytinlikte madencilik yapılmadan önce bilimsel raporla taşınabilirliği belgelendirilen ağaçlar taşınacak, taşınamayanların yerine ise santralleri işleten şirketler zeytin fidan dikecek. İlgili kaynaklardan aldığım bilgilere göre yaklaşık 82 bin ağacın taşınacağı ifade ediliyor. İlk 4 yılda ise 52 bin adedinin taşınması söz konusuymuş.
Yeniköy-Kemerköy termik santrallerinin işletmecisi Limak ve İC İçtaş’ın buradaki yetkili ortak şirketi YK Enerji daha önce de İkizköy’de zeytin ağaçlarının bulunduğu alanın, 2016 yılında kamu yararı kararı doğrultusunda yerli kaynaktan elektrik üretimi amacıyla kamulaştırılarak madencilik faaliyetleri için tahsis edilmesi sonrasında 22 binden fazla ağacın taşındığını açıklamıştı.
Günümüze yansıyan tartışmaların ise 4-5 yıllık mazisi var. Daha önce, Mart 2022’de de maden yönetmeliğinde benzer bir düzenlemeye gidilmişti. Fakat 2024’te Danıştay 8. Dairesi, yürütmeyi durdurma kararı vererek zeytinliklerin taşınmasını durdurmuş, termik santrallerin faaliyetlerini devam ettirmeleri tehlikeye girmişti. Bölgenin enerji talebinin karşılanmasında ve baz güç enerji de önemli rolü olan santrallerin çalışması için kömüre ihtiyaç var. Kömür de zeytinliklerin altında. Ancak zeytinliklere, ekosistemine bölge halkı, köylüler dokunulmasını, asırlardır devam eden düzenlerinin kısıtlı linyit yatakları için bozulmasını istemiyor. Dolayısıyla santraller sadece 13 yıl çalışacak diye zeytinliklerin yerlerinde edilmesi istenmiyor.
Yasa teklifiyle enerji arz güvenliği gerekçe gösterilerek, kömür gibi yerli kaynaklardan üretimin sürdürülebilir kılınması amaçlanıyor. Fakat 13 yıl yetecek rezerv alanların kullanılabilmesi adına santralleri işleten şirketlerin talepleri dikkate alınırken, doğanın tahrip edilmesiyle ortaya çıkacak zararın boyutlarının, bölge halkı tepkilerinin ikinci planda tutulması tartışmalara asıl kaynağını oluşturuyor.
Bilindiği üzere yasa teklifi 19–20 Haziran 2025’te komisyondan geçti, bu hafta veya önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurul’unda oylanması bekleniyor. Eğer yasa teklifi TBMM’den geçerse zeytinlikler, açık saha madenciliği sebebiyle ortadan kalkacak.
Kapalı saha madenciliği yapılmaz mı?
Yer altındaki kömürün ekonomiye kazandırılması söz konusu olunca haklı olarak bazı çevreler, neden kapalı saha madenciliği yapılarak, zeytinlikler korunmuyor? Maliyetli olduğu için mi tercih edilmiyor? Sorularını gündeme getiriyor. Kömür madenciliği genellikle yer altı kömür damarlarının bulunduğu derinlikte yapılıyor. Rezerv derinliği uygunsa kapalı yöntem mümkün olabiliyor. Yeniköy-Kemerköy rezerv alanında maliyet sebebiyle mi kapalı saha madenciliğinin tercih edilmediğini ilgili yetkililerin açıklaması gerekir. Zeytinliklere zarar vermeyecek, su kanallarını bozmayacak, ekosistemde stres oluşturmayacak ve çökme yapmayacak şekilde, galeri ve tüneller açılarak, kapalı saha madenciliği yapılmamasının tek sebebi maliyet mi?
Genelde Türkiye’de zeytinlik bölgelerdeki kömür yataklarının yerin 100‑200 metre ve daha derinlerde yer aldığı biliniyor. Kapalı saha maden işletmeciliği pahalı bir modeli olduğu için ucuz ve kolay açık saha maden işletmeciliği tercih ediliyor.
Yeniköy-Kemerköy termik santralleri sahasındaki kömür rezervinin yaklaşık 160 milyon ton olarak belirtiliyor. Yeniköy santrali günlük 13 bin 600 ton, Kemerköy ise günlük 21 bin 600 ton kömür kullanabiliyor. Bu verilere göre, toplamda günlük yaklaşık 35 bin 200 ton kömür tüketiliyor. Kaba hesapla yıllık 12 milyon 848 bin ton kömür gerekiyor. Toplam rezerv ve yıllık tüketim dikkat alındığında ise yeterlilik süresi yaklaşık 13 yıl ediyor. Yani bu tartışmalar 13 yıl için yapılıyor.
Santrallerin tam kapasite ve sürekli çalıştığı varsayımıyla yapılan bu hesap, kömürün verimliliği, santrallerin çalışma düzeni ve diğer faktörlere bağlı olarak değişebilir. Netice de mevcut rezervin yaklaşık 12-13 en fazla 15 yıl kadar yeteceği öngörülebiliyor. Buradan hareketle düzenlemeler yapılırken maden sahalarının rezerv miktarları ve işletme modellerinin de dikkate alınması gerekir.
Türkiye’nin enerji ihtiyacının karşılanmasında yerli linyit kaynakları önemli bir rol oynamaktadır. Enerji arz güvenliği ve baz güç açısından da kritik öneme sahiptir. Ancak zeytin ağaçlarının da gıda sektöründe stratejik önemi söz konusu.
Bölgedeki toplam linyit rezervin (Sekköy, Akbelen, İkizköy, Sekköy, Çakıralan‑Belentepe, Hüsamlar) yaklaşık 231,7 milyon ton olduğu, ama 160 milyon tonluk çıkarılabilir rezerv esas alınarak, planlama yapıldığı ifade ediliyor. Yeniköy-Kemerköy termik santrallerinin işletmecisi YK Enerji de rezervin 2040–2041’e kadar yeteceğini, ancak çıkarılabilir kömürün 2038’e kadar yeterli olduğu yönündeki açıklamaları medyaya yansımıştı.
O zaman bir daha altını çizmekte fayda var: Tüm tartışmalar 13 yıllık bir süre için yapılıyor. Bu kadar süre için yaklaşık 82 bin adet zeytin ağacının taşınması planlanıyor? Değer mi? Hesabın iyi yapılması lazım.
Akkuyyu NGS arz güvenliğini dengeler
Son günlerin tartışma konusu olan iki santralin kurulu gücü toplam 1095 MW (Yeniköy 420 MW, Kemerköy 675 MW). İkisinin toplamı Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ndeki bir üniteden (1.200 MW) bile az. Akkuyu’da ilk üniteden elektrik üretimi yapılabilmesi için çalışmalar devam ediyor. 2026’nın başında üretime geçeceği ifade ediliyor. Şayet ülkemizin enerji arz güvenliği söz konusuysa Akkuyu’daki diğer 3 üniteyi ne kadar hızlı devreye alırsak, o derece enerji arz güvenliğimizi de sağlamış oluruz. Hem de kömüre göre çok daha temiz bir kaynaktan sağlayarak.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.