İki haftadır oğlumu ve torunlarımı ziyaret için bulunduğum İsviçre’nin başkenti Bern ve çevresinde uzun yürüyüşler yaparken, pek çok mahallede üzerinde Rüedu yazan konteynerler dikkatimi çekti. Kapısı ve vitrini de olan bu konteynerlere biraz yakından bakınca acil gıda gereksinimlerinin kolayca karşılandığı dükkanlar olduğunu fark ettim. Merak edip içerisine girmek istediğimde, kapısının kilitli olduğunu ve içeride hiçbir çalışan olmadığını gördüm.
Eve gelince de konuyu biraz araştırdım, oradan alışveriş yapan oğluma da sordum. Rüedu özel bir limited şirketmiş. Ancak yerel üretici kooperatifleri ve KOBİ’lerle iş birliği içerisinde faaliyet gösteriyormuş. Adı da İsviçre Almancası’ndan geliyor. Malum, İsviçreliler tıpkı Kıbrıslı Türkler gibi günlük konuşmalarında ‘cık cik-cuk’ takılarını pek yoğun kullanıyorlar. Rüedu da İsviçre Almancası’nda Rudolfcuk anlamına geliyormuş. Bildiğiniz gibi Rudolf Almanca konuşan ülkelerde yaygın olan bir erkek ismi.
Rüedu dükkanlarında 60 ila 100 arası ürün satılıyormuş. Özellikle taze ürünlerin, yerel üretim yapan çiftçilerden veya küçük esnaftan gelmesine dikkat ediliyormuş. O nedenle, ürün gamında mevsimlere göre değişiklikler olabiliyormuş. Bunun birkaç istisnası var tabii. Çocuklar ve yaşlılar için elzem gıdalardan olan muz da bu dükkanlarda bulunabiliyor. Onun dışında, sebze ve meyve, süt ürünleri, yerel et/şarküteri, unlu mamuller, bakliyat ve kuru gıda, ev yapımı reçel, turşu, yerel bal da bu kısıtlı ürün gamında yer alıyor. Dükkanda çevre dostu temizlik ürünlerinden de çok az sayıda var. Konteynerlerdeki soğutucular için genellikle güneş panelleri kullanılıyormuş. Kentin merkezi yerlerinde konteyner yerine küçük dükkanlar da kiralanabiliyor. Dükkanların lojistiği de soğutmalı ve elektrikle çalışan küçük kamyonetlerle yapılıyormuş.
Dükkanda niye çalışan olmadığını ve kapısının kilitli olduğunu akşam evde oğlum açıkladı. Rüedu’lara girebilmek için ilk başta kaydolmak gerekiyormuş. Bu da web sitesinden veya telefonunuza indireceğiniz Rüedu uygulaması üzerinden yapılıyor. (Telefonunuzun numarası eğer İsviçre veya Almanya telefon kodu ile başlamıyorsa bu uygulama indirilemiyor.) Sizden isminizi, telefon numaranızı, e-posta adresinizi ve kredi/banka kartı detaylarınızı girmeniz isteniyor. Bu işlem tamamlandıktan sonra uygulama sizin için bir kare kod üretiyor. Telefonunuzda yüklü olan kare kod ile artık bundan sonra dükkanın kapısını açıp içeri girebilecek hale geliyorsunuz. Alternatif olarak sisteme önceden tanımlanmış temassız kredi kartıyla da içeri girmeniz mümkün. Her girişiniz güvenlik nedeniyle sisteme kaydediliyor.
Alışveriş sürecine gelince…Aslında self servis ödeme sistemi olan bir süpermarketten pek farkı yok… Raflardan istediğiniz ürünleri seçiyorsunuz. Açık satılan malların her birinin rafında bir ürün kodu var. Kasaya geçtiğinizde bu açık ürünleri ödeme terminalinin hemen yanında bulunan ve terminale entegre olarak çalışan tartıya koyuyor, sonra ürün kodunu giriyorsunuz. Gramaja göre sistem derhal bedelini belirliyor. Paket halinde satılan ürünleri ise, üzerlerinde bulunan bar kodları Türkiye’deki marketlerde de kullanılan bir el tarayıcısı yardımıyla okutarak sisteme giriyorsunuz. Satın alma işlemi kredi/banka kartı veya mobil ödemeyle tamamlanıyor.

Bir Rüedu’da self servis kasa ve tartı
Çalışanı olmadığı için 7/24 açık olan bu dükkanlarda hırsızlığa karşı bazı tedbirler de alınmış doğal olarak.
Örneğin içeride bir güvenlik kamerası var. Bazı ürünlerde RFID etiketleri var, çıkışta ödeme yapmadığınızda sistem sizi uyarıyor. Giriş kartı veya abonelik hesabı kötüye kullanılırsa (örneğin kartın başkasına kullandırtılması, tartıya müdahale edilmesi vb), yazılım erişiminizi bloke edebiliyor. Hırsızlığa, üç kağıda tevessül edenler, kameralardan belirlendiğinden ve başvuru sırasında müşterinin bazı önemli bilgileri kaydedilmiş olduğundan, bu kişileri polise bildirmek mümkün.
Bunun ötesinde, İsviçre’de çok geçerli bir güvenlik uygulaması daha var. Mahalle arasına konan bu konteynerlerden alışverişi doğal olarak mahalleli yapıyor. Hırsızlık yapan kişi de o mahalleden oluyor. Böyle bir durumda bu kişilerin kameralar tarafından çekilen fotoğrafları basılarak dükkanın kapısına asılıyor ve kişi toplum gözünde utanç duyacak bir konuma düşürülüyor. Nitekim, oğlumun alışveriş yaptığı Rüedu’da, son 18 ayda 3 kişinin fotoğrafı asılmış.
Bu model Türkiye’ye özgü bazı ek güvenlik önlemleriyle, özellikle tarım ürünü yetiştiren illerin belediyeleri tarafından kurulacak şirketler tarafından da uygulanabilir. Yerel ürüne ağırlık verilmesi, bölge üreticisini korur, ulaşım harcamaları düşeceğinden ve aracı ortadan kalkacağından maliyetler düşer. Hem üretici hem tüketici bu işten avantajlı çıkar. Belediyeler bu alımlar esnasında organik ürünlere öncelik vererek hem sağlığımızı hem de doğayı korumaya katkı verirler. Kontrolsüz pestisit, gübre kullanımının, aşırı sulamanın önüne geçebilirler.
İstanbul, Ankara, İzmir, Manisa, Balıkesir, Bursa, Aydın, Adana, İçel ve Antalya başta olmak üzere sosyal belediyeciliğe önem veren, ayrıca küçük üreticiye destek olan tüm belediyeler bu modeli üretici kooperatifleri ile birlikte uygulayabilirler. 1950’li yıllarda, İstanbul Belediyesi İsviçre’den Migros’u Türkiye’ye getirmişti. Migros Türk’ün o zamanlar Rüedu gibi konteynerleri yoktu ama mahallelerde dolaşan bakkal kamyonları vardı. Her mahalleye belli bir saatte gelirdi. Geldiğinde kendine özgü müziği ile haber verir, herkes de gider alışverişini yapardı. Şimdi de Rüedu İsviçre’den Türkiye’ye aktarılacak yeni bir perakende satış modeli olamaz mı acaba?
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.