Türkiye son 4 yılda derin denizlerde enerji kaynaklarını arayıp, bulup, çıkarıp sisteme verme konusunda çok büyük gelişme kaydetti. Hatta hayal dahi edilemeyecek şekilde bir başarıya imza atıldığını söylemek mümkün. Ülkemiz tarihine dönüp baktığımızda yerli kaynaklar ve imkanlarla en büyük doğal gaz keşfini 2020’de gerçekleştirmişiz. Akabinde de çok kısa denebilecek bir sürede yine tahminlerin ötesinde başarılı bir çalışmayla gaz çıkarılıp sisteme verilmiş. Bir önceki ‘Deniz Enerji Filomuz Olmasaydı!’ başlıklı yazıma gelen mesajlar nedeniyle bu konuya biraz daha derinlik kazandırmak istedim.
Bu kadar kısa sürede derin denizlerde gaz keşfedip, tüketime hazır halde sisteme verilmesi küresel ölçekte dikkatleri ülkemizin üzerine çekmiştir. Çünkü ülke olarak her açıdan ilkleri yaşadığımız enerjinin ilginç ve hayati önemdeki bir alanında, geleceğimiz için çok kıymetli olacak kazanımlar, parayla değer biçilemeyecek kadar tecrübeler elde edilmiştir.
Ancak tüm başarılar durup dururken, ön hazırlıkları, stratejileri olmadan gerçekleşmedi. Şüphesiz bir geçmişi, hazırlık dönemi, planlanan stratejisi ve arka planda bir oyun kurucuları, vizyon koyucuları vardı. Bugün Karadeniz’deki doğal gaz kaynaklarımızı, her geçen gün belli miktarlarda artışla sisteme verilen doğal gaz metreküplerini konuşurken buralara nasıl geldiğimize de mutlaka bakmamız, Türkiye’yi bu noktaya taşıyan hem önemli isimleri hem stratejilerini konuşmamız, hatırlamamız gerekir. Böylece enerji alanında yerli ve milli kaynaklarla sağlanan başarıları başka sektörlere de yaygınlaştırma imkanları olabilir. Yeni projeksiyonlar ortaya çıkabilir.
Türkiye’nin kendi deniz enerji gücü filosunu kurmasının tarihi çok eski değil; ama neden kurması gerektiği konusunda elimizde epeyce detay var. Çünkü Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’ndaki (TPAO) mühendislerimiz yıllardır yabancıların yaptıkları araştırmalardan bir netice alınamamasına bir anlam veremiyorlardı. Birçoğunun yaptığı çalışmalara göre Karadeniz ve Akdeniz’de petrol ve gaz olması gerekirken yüz milyonlarca dolar ödediğimiz yabancı şirketler; İngiliz BP, Brezilya’dan Petrobras, Amerikan Exxon Mobil ve Shell gibi devlere araştırma yaptırılmış ama netice alınamamıştı.
Bu tablo yeni bir şeyler yapılmasını net bir şekilde ortaya koyduğundan Berat Albayrak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olduğu dönemde, yardımcısı Fatih Dönmez ile birlikte yeni bir strateji için harekete geçiyor. Bakan Albayrak, yukarıdaki şirketlerin çalışmalarını masaya koyarak ekibine soruyor: “Biz bu araştırmaları yapan yabancı şirketlere nasıl inanacağız?” Aslında konu çok net: Yabancı şirketlerini çalışmalarına güvenecek, inanacak somut bir veri bile söz konusu değil. Zaten ortada bir başarıda yok. Sadece ödenmiş milyonlarca dolar var. Dolayısıyla bu yöntemle bir yere varılamamış. Yeni ve doğru strateji; yerli ve milli deniz enerji gücü filosu kurmak…
Bugün Türkiye, Karadeniz’de Sakarya Gaz Sahası’ndan günde 6 milyon metreküp doğal gaz üretebiliyor ve yakın zamanda da bunu 40 milyon metreküpe çıkarmak için çalışıyorsa nereden nereye, nasıl geldiğimizi irdelememiz şart. Türkiye’yi sadece kendi denizlerinde değil dünyada da derin denizlerde hidrokarbon kaynakları arayıp bulan, çıkaran ve ekonomiye kazandıran konuma getiren bu başarının gün geçtikçe değerini daha fazla anlayacağız. Enerji ve Tabii Kaynaklar eski Bakanı Berat Albayrak da yabancı şirketlerin geçmiş yıllarda yaptığı arama çalışmalarından bir netice alınamadığını görüp, enerjide yeni yol haritası belirlerken Nisan 2017’de şu ifadeleri kullanmıştı:
“Tarihimizde ilk defa inşallah bu yıl alımını gerçekleştireceğimiz arama sondaj gemimizle, yılda en az Akdeniz’de 2 tane, Karadeniz’de 2 tane olmak üzere her yıl kuyu kazacağız. Türkiye olarak biz artık büyük ve güçlü ülke Türkiye diyorsak, bu alanda da kendi mühendisimiz, gemilerimiz, arama sondaj platformlarımızla olmak zorundayız. İnşallah bunun neticesi noktasında önemli adımlar atacağız.”
Bu açıklamadan sonra Türkiye, kendi sondaj gemisiyle ‘Mavi Vatan’da arama-tarama faaliyetleri için beklemeye koyuldu. İlk sondaj gemimiz Fatih ile birlikte Akdeniz’de çok farklı tablolarla karşılaştık. Türkiye adeta denizlerini yeniden keşfetti. Mavi Vatan’ın ne demek olduğu, derin suların altındaki değerlerin, enerji kaynaklarının ne anlama geldiğini de kendi milli deniz enerji gücü filomuzu mavi sulara sürünce öğrendik.
İlk sondaj gemimiz aynı zamanda ülkemiz yetkililerine ne kadar doğru adım attıkları noktasında çok ilginç anılar yaşattı. Çünkü sadece petrol ve doğal gaz aramıyor, ‘Mavi Vatan’a sahip çıkılması anlamında Akdeniz’de farklı rüzgarlar esmeye başladığından Türk Silahlı Kuvvetlerini de harekete geçirecek adımlar atılıyordu. Akdeniz’de arama yapan “Fatih Sondaj Gemisi” etrafında onlarca lojistik ve güvenlik desteği veren gemilerle Türkiye için yeni bir dönem başlatmıştı. Fatih Sondaj Gemisi’nin yerinde Shell, BP veya Exxon Mobil arama gemisi olsaydı, Türkiye böyle bir bilince, Mavi Vatan gerçeğine uyanabilir miydi? Elbette hayır.
Günümüzde Türkiye’nin deniz enerji gücü filosunda 4 derin deniz sondaj gemisi, 2 sismik gemi ve onlarca da bu gemilere lojistik destek veren çeşitli türde gemiler bulunuyor. Artık sadece Türkiye’nin karasuları, mavi derinlikleri değil, dünyanın çeşitli noktalarında özellikle Afrika’da petrol ve doğal gaz aramak da bu filonun yeni görevleri arasında yer alıyor. Aslında enerji sektörünün bütün alanlarında, FSRU gemilerinin temininde, yenilebilir enerji kaynaklarının millileşmesi, yerlilik oranlarının artırılması, yerli teknoloji adımlarının atılmasında da Berat Albayrak dönemindeki stratejiler var.
Mesela Singapur’dan gelecek olan dökme depolama ve boşaltma gemisi (FPSO) de bu stratejiler neticesinde filonun bir parçası olacak. ‘Oruç Reis Sismik Gemisi’nin araştırmalar yapmak üzere Somali’ye gitmek için gün sayıyor. Onu sondaj gemilerimiz takip edebilir. Dolayısıyla deniz enerji gücü filomuz sayesinde Türkiye’nin önüne ummadığımız şekilde kapılar açılacaktır. Yeter ki değerlendirmesini bilelim. Uluslararası arenada doğru stratejilerle konumlandıralım.
Evet nereden, nereye…
TPAO envanterine giren ilk milli sondaj gemisi Fatih, Temmuz 2020’de Zonguldak açıklarındaki Tuna-1 lokasyonunda ilk milli derin deniz sondajına başladı. Karadeniz’de 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfetti. Arkasından başka keşifler geldi. Aralık 2022’de ise bölgedeki toplam rezerv 710 milyar metreküpe ulaştı.
Keşfedilen doğal gazın denizden karaya ulaştırılması sürecinde de önemli stratejiler, akıl oyunları devreye girdi. Bu kadar hızlı bir şekilde başka kaynak ekonomiye kazandırıldı mı bilmiyorum ama 32 ay gibi kısa süre sonra Karadeniz gazı Türkiye doğal gaz boru hattı sistemine akmaya başladı.
Günümüzde Sakarya Gaz Sahası’nda üretilen doğal gaz günlük 6 milyon metreküpe çıkmış durumda. Bazı planlara göre de 2-3 yıl için günlük 40 milyon metreküpe ulaşma hedefi var. Bu sebeple neredeyse tüm deniz enerji gücü filomuzun tamamı şu an çeşitli görevlerle Karadeniz’de bulunuyor.
Karadeniz’de keşfedilen gaz rezervi, günlük sistem verilen miktar ve yeni çalışmalar şüphesiz çok değerli. Ama asıl önemli olan her şeyi ile kendimize ait olan kaynaklarımızla başarıya ulaşmamızdır. Bundan yaklaşık 7 yıl önce verilen kararların, çizilen yol haritasının nimetlerinden şu an faydalanıyoruz. Ülkemiz bu alanda artık önemli bir kazanıma sahip. İşin detaylarına vakıf olunca, günümüzdeki etkilerini de görünce emeği geçenlere bir kez daha teşekkür etmemiz gerekiyor.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.