Altınay Teknoloji Grubu’nun alt markası TAAC, Milli Muharip Uçak KAAN için yerli iniş takımı geliştirerek önemli bir başarıya imza attı. Bu sayede Türkiye havacılık alanında kritik bir komponentte dışa bağımlılığını azaltarak savunma sanayindeki yerlileştirme hamlesine önemli bir katkı sağlamış oldu.
Türkiye’nin çeşitli kategorilerde savunma sanayinin önemli bir markası olan Altınay Teknoloji Grubu alt markalarıyla bir çok ilklere imza atmaya devam ediyor.
Haber Aero’ya açıklamalarda bulunan Altınay Teknoloji Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Altınay, “Milli Muharip Uçağımız KAAN’ın iniş takımlarını TAAC firmamız geliştirdi. Türkiye’de ilk defa yerli ve bu ülkenin insanıyla beraber bu iniş takımı geliştirildi. Bu yaklaşık 3 yıllık bir araştırmanın sonucunda her türlü testleri de yapılarak oluşturuldu ve bugün iftiharla uçağımız KAAN’a takıldı” ifadelerini kullandı.
KAAN’ın iniş takımlarını TAAC üretiyor
Altınay Teknoloji Grubunun altında Altınay Savunma ve Havacılık Teknolojileri konusunda bir firması var. Bu iştirak 2014 yılında kuruldu. Bu firmanın da ortak olarak kurmuş olduğu 2 tane iştirak firması var. Bunlardan bir tanesi DASAL diğeri de TAAC. TAAC özellikle havacılık anlamında, havacılık endüstrisinde eyleyiciler iniş takımları ve bu konuda test sistemleri geliştirmek üzere kurulmuş hareket ve kontrol konularına çok hakim bir firma. Milli Muharip Uçağımız KAAN’ın özellikle iniş takımlarını TAAC firmamız geliştirdi. Yani Türkiye’de ilk defa yerli ve bu ülkenin insanıyla beraber bu iniş takımı geliştirildi. Biliyorsunuz iniş takıma uçağın yerde hareket etmesini sağlayan özellikle yere inerken uçağın bütün kütlesini karşılayan, onun oluşturduğu bütün darbeleri karşılayan sonra da yerde uçağı yönlendirerek uygun bir şekilde gitmesini sağlayan mekanizmalar bütünü. Bu yaklaşık 3 yıllık bir araştırmanın sonucunda her türlü testleri de yapılarak oluşturuldu ve bugün iftiharla uçağımız KAAN’a takıldı ve KAAN’ın hem kalkmasını hem de inmesini sağlayan iniş takımları TAAC tarafından gerçekleşti.
“İniş takımı konusunda lider ülkelerden biriyiz”
Ülkemiz iniş takımları konusunda bu teknolojiye TAAC’la egemen oldu. 5. Nesil bir savaş uçağını böyle bir teknolojik altyapıya kazandıran bu firmanın mühendislik gücü aslında ulusal seviyede her türlü iniş takımını yapabilecek düzeyde bir yetkinlik sahibi olduğunu gösteriyor. TAAC dünyadaki 5-6 firmadan bir tanesi diyebiliriz. Bu kendi uçağını yapabilen ulusların ancak sahip olabileceği bir altyapı. O yüzden de 5. nesil savaş uçağı konusunda çalışan ülkelere bakarsanız iniş takımı konusundaki yetkinliğin hangi düzeyde olduğunu da görebilirsiniz. Biz özellikle bunu bu şekilde sınırlandırıyoruz. Yani 5-6 ülke 5. nesil savaş uçağı konusunda ciddi anlamda çalışıyor. Bizim gibi ürün geliştirme konusunda ki bizim uçağımız artık uçtu. O yüzden çok sınırlı yani iftar edilecek bir durum.
KAAN’da iniş takımın haricinde uçuş kontrol eylecileri dediğimiz yani sadece KAAN milli seviyede mevcut uçakların uçmasını sağlayan, onları yerden havaya kaldıran, sonra da havada düzenli uçuşunu sağlayan, sonra tekrar yeri indiren havada manevra yaptıran uçaklarda bulunan yükseliş eleyicileri yani uçağı yerden kaldıran eleyici hava birimleri kanatlardaki mevcut eyleciler yani uçağa havada tutan ve yere indiren bütün mekanizmalar ve elektronik sistemler bütünü. Bir uçakta inerken kanat kısmına bakarsanız uçak özellikle iniş esnasında kanatları aşağı doğru açılarak yüzey genişletir. Oradaki o tüm bütün mekanizmalar. Flapları kontrol eden bütün kontrollerlar aslında bizim eyleyici grubunla giriyor. Bütün bu eleyicilerin hem mekaniği, hem elektroniği, hem yazılımı Türkiye’de TAAC tarafından geliştiriliyor.
“Türkiye’de ilk robotu geliştiren ekibiz”
Bu da hassas dünya ölçeğinde bakarsanız hakikaten çok sayılı ülke içerisindeki yetkinliklerden bahsediyoruz. O yüzden TAAC’ın elinde bu büyüklükte bir mühendislik birikimi 4 yılda oluştu. Ama tabii arka tarafta bizim 30 yıllık hareket ve komşu konularında bir birikimimiz vardı. Oradan aslında buraya doğru geldik. Biz 1990 yılında ulusal seviyede ilk robotu geliştiren ekibiz. Önce Altınay Robotik kuruldu. 1991 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde (İTÜ) kuruldu. Üniversitede ilk defa İTÜ ve Sanayi Bakanlığı arasında bir protokol yapılmıştı. İTÜ TEKMER diye bir teknoloji geliştirme merkezi kuruldu 1991’de. Biz de 1991 yılında ilk araştırma şirketi olan Altınay, Robot Teknolojileri firmasını kurduk İTÜ kampüsü içinde. Türkiye’nin aynı zamanda gerçek anlamda ilk robot konusunda çalışan arge şirketidir Altınay. 1993 yılında da Türkiye’nin ilk operasyonel endüstriyel sanayi robotunu üretip bütün dünyaya ve akademik dünyaya aslında Türkiye ilk yüksek teknoloji robot konusundaki ürünü ürettiğini o zaman açıklamıştı. Tabii o 30 yıllık hareket, kontrol ve hassas mekanizma konularındaki mühendislik etkinliği yapmasını bilmek, yani bir teknolojiyi aştığınız anda teknoloji kelimesini oluşturan esas oradaki sıfat ben bunu yapabilirim dedirttiren bilginin sizde olması. Altınay Teknoloji Grubu’nda da aslında teknolojiyi üretebilme konusunda bir bilgi sahibi artık yapmış olduğu hem araştırmalarıyla hem de üretim konusundaki yetenekleriyle. Böylece robot teknolojisindeki birikimimiz, bugün hareket ve kontrol konusunda çok farklı alanlarda ileriye taşıdı. Bizi değil aslında aynı zamanda ülkemizi ileriye taşıdı. Yani ülkemiz bu konuda artık gerçek anlamda bir değer sahibi.
“Roketsan’la birlikte NATO’ya iş yaptık”
1994 yılında ilk endüstriyel robotu Türk kamuoyuna sunmak için üniversitedeki akademik görevlerimizden ayrılıp Altınay Robot Teknolojileri’ni kurduktan sonra o firmayı aslında Türkiye’de yeni ve uçveren teknolojileri geliştirmek üzere bir amiral gemisi gibi kurguladık ve ülkemizin ihtiyaç duyduğu endüstriyel yetkinlikteki yenilikçi ve özgün teknolojileri üretme noktasında bizim için bir şirketti. 2005-2000 yıllara geldiğimizde robot teknolojilerindeki birikimimizi savunma endüstrisine açma arzusundaydık. O dönemde NATO kapsamında Lüksemburg’da bir alt birimi var NAMSA diye. Türkiye’de ömrünü tamamlamış olan mühimmatların sökülmesiyle alakalı büyük ölçekte bir proje çalışması başlamıştı. Biz de ona insansız hiç işin içerisinde olmadan özellikle sökme ayırma ve ayrıştırma kısmında insan olmadan robotik ve atanmış mekanizmalar sistemiyle söküm yapabilen ki bu söküm aralığı da çok geniş. Bir tahrik kalıbından 40 50 kg mühimmatlara kadar hatta daha geniş mühimmatlara kadar sökme ve ayrıştırma yapabilecek düzeyde bir projeydi. Yaklaşık 3 aylık bir proje hazırlığı dönemi yaptık ve bundan sonra o dönemde dünyadaki en entegre ve yenilikçi mühimmat sökme ve ayrıştırma projesini hazırladık. Özellikle NATO-NAMSA kapsamında çok değerli bir proje olarak bulundu. İşin ala yüklenicisi Roketsan’dı. Roketsan’la beraber Roketsan’ın altında bu yeni ve özgün projemizi hayata geçirdik ve yaklaşık 1 sene 4 ay içerisinde fikri plandan, tasarıma tasarımdan üretime ve sonunda da devreye almaya, yani 16 ay gibi bir kısa sürede 5 tesis de inanılmaz kısa sürede ve başarıyla 2007 yılının sonunda dünyadaki tek entegre ve insansız mühimmat sökme projesini oluşturduk.
“Aselsan’la Altay tankı üzerinde çalıştık”
O bizim savunma alanındaki aslında en başarılı çalışmamız olduğu için de artık önümüzün açıldığını söyleyebilirim ve yeni proje konularında çalışmaya başladık. Akabinde Aselsan’la bir projeye başladık ve orada da özellikle bizim zırhlı konusunda çalışan Altay tankının eyleyicisi namlunun dikey olarak yukarı aşağı hareketini sağlayan eyleyici ve aynı şekilde yine ana mimaride namlunun sola ve sağa dönüşünü sağlayan yanal eyleyicisini geliştirdik. Dikkat ederseniz, hareket ve kontrol kollarındaki yeteneklerimiz kendisine hep yeni alanlarda yeni projeler olarak özgürlüğü uygulayabiliyoruz. Alanlar açıyor. Oradan işte 2014 yılında yaklaşık 8 yıllık yenilikçi proje çalışmalarından sonra Altınay Robot Teknolojilerin içindeki savunma konusundaki birikimimizi dışarıya çıkartıp 2014 yılında Altından Savunma Teknolojileri Anonim Şirketi diye bir şirket haline dönüştürdük. O da kendi içinde yeni teknolojileri ortaya çıkarmaya başladı. Biz aynı zamanda İTÜ’de Havacılık Uçak ve Uzay Bilimleri konusunda eğitim almış bir ekiptik. Bir mühendislik anlamında yüksek lisans ve doktora çalışmalarıyla. O yüzden de havacılık konularına da yavaş yavaş çalışmaya başlamıştık.
“Drone’umuz TSK envanterine girdi”
2012 yılında çok rötorlu, yani kanatsız pervanenin itkisiyle havada kalabilen drone teknolojisinde projeler yapmaya başladık. Geliştirdiğimiz taktik ve özellikle gözetleme yeteneğindeki hava araçlarımızla arka planda savunma alanına önemli ürün geliştirmeye başladık. Hatta geliştirdiğimiz ürünler birçok alanda da kullanılmaya başlandı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine girdi. O yüzden de oradaki yeteneğimizi de geliştirmeye başlayarak mikro, mini, hafif, orta ve ağır sınıf olmak üzere 5 sınıfta yaklaşık 12 farklı ürünü geliştirerek ulusal havacılık endüstrimize ve aynı zamanda savunma endüstrimize katkı yapan bir hale dönüştürdük. 2019 yılında Altınay Savunma Teknolojileri içerisindeki bu teknolojik birikimi onun içinden yeni bir şirket olarak çıkarmak üzere 2019 yılında savunmanın içinden de yeni bir şirket haline dönüştürdük ve DASAL Havacılık ve İleri Teknolojiler şirketini kurduk. DASAL da bugün özellikle hem mini hem de kargo olmak üzere ki kargodan bahsettiğimiz yaklaşık faydalı yükü 75 kilogramda 150 kg arasında olan yani havada yaklaşık 45 ve 50 dakika kalabilen 20 km menzile sahip her türlü hava ve karıştırma yeteneğinde kendi elektronik yeteneğiyle havada kalabilen ve özellikle zor hava şartlarında bu zor hava şartları çok önemli. Puslu, sisli, fırtınalı hava şartlarından görevini başarıyla yerine getirme yeteneğine sahip hava araçları geliştirmeye başladık.
“2 bine yakın ürünümüz TSK’da kullanılıyor”
Hafif platformda kullandığımız serçe ürünlerimiz TSK’da yaklaşık 2 bine yakını hizmet veriyor. Hem keşif hem gözetleme hem de aynı zamanda işaretleme yeteneği sahip olan bir hava aracı. Bunların en büyük özelliği askeri standartlarda hava araçları olduğu için karıştırma konusunda yetkinlikleri yüksek. Özellikle bir görev verdiğinizde haberleşme ile alakalı konularda sıkıntılar oluşursa bir nevi güvercin gibi uçabilen, kendi iç otonom yeteneğiyle görevini tamamlayan hava araçları. Normal piyasadaki mevcut dronelardan çok farklı. Güzel tarafı kendi ulusal birikimimizle, yani kendi havacılık teknolojilerimiz bunu sahip olduğu algılarımız kontrol mimarisiyle geliştirdik. Özellikle bir çok yeni nesil hava aracımızdaki buna kargoyu da dahil etmek istiyorum. Bunların hem haberleşme mimarisi milli seviyede geliştirmiş ürünler, bütün otonom mimarileri, yazılımları, motor teknolojileri, sürücü teknolojileri, bunların hepsi ve füzyon yani sensörleri birleştiren ana kontrol yapısı milli ürün olarak bugün geliştirdiğimiz ürünler olduğunu söylemek isterim. Aynı zamanda ürünün bütün mühendislik tasarımı yani ürünün kendisi de bize ait. Herhangi bir yerden alınma ve herhangi bir yerden esinlenme de değil tamamen kendi uçuş mühendisliğimiz kendi uçuş fiziği üzerinde geliştirdiğimiz hava araçlarımız. Özellikle yüksek yük taşıyabilen yani 75 kg ve üzerinde yük taşıyabilen kargo iha konusunda dünyadaki 3 veya 4’ncü şirket olduğumuzu biliyoruz bu konuda. Türkiye’nin son dönemde yakalamış olduğu bu teknolojik hamleler, üstünlük bir tesadüf değil. Belli bir strateji ve uzun yıllar bu konuda bilgi birikimiyle yapılmış çalışmalar.
Meraklı insanlarız. Ülkemizde farklı şeyler yapmak istiyoruz. Ülkemizin sosyoekonomik olarak kalkındırmak istiyoruz. Çünkü bilgiyi ürüne ve teknoloji teknolojiyi endüstriye, endüstriyel anlamda kattığımız bu üründe de değer üretmek yani aslında o zinciri tamamlamak. Bütün batının gelişmesinin arkasında yatan temel noktada bu. ‘Bilimsel bilgiden, teknoloji, teknoloji ürüne’ bunu kapattığınız anda zaten size oradan değer akmaya başlıyor. Ülkenin geleceğine katkı sağlamak isteyen gençler alıp yetiştirmek, onları bu işin sahibi hale getirmek, onları sahiplendirmek bizzat yönetimin içinde olmalarını sağlamak. Sanki kendi şirketleriymiş gibi çalıştırabilmek ki zaten amacımız da o. O zaman ülke bir bayrak yarışı olarak yetiştirdiğiniz değerle geleceğe ülkenizi koşturmuş olacaksınız. Biz aslında 1990’lı yıllarda üniversitede kurmuş olduğumuz yapmasını bilen ve yönetebilen insan yetiştirmek, teknolojiyi de tabana yayma konusundaki esas hedefimizi bu şekilde kendi içimizde kurduğumuz şirketlerle hayata geçirmek için başarıyla yolumuza devam ettik.
“Aselsan DASAL’a ortak oldu”
2019 yılında DASAL’ı kurduk 2020 yılında Aselsan bize ortak oldu. Ortak bir yönetim şirketi oluşturduk ve DASAL’ı beraber yönetiyoruz. Hareket ve kontrol teknolojileri konusundaki bu birikimimizi özellikle ülkenin ihtiyaç duyduğu teknoloji üretme konusunda TAAC’I da böyle kurduk. Onu da 2019 yılında bu Milli Muharip Uçağımız KAAN’ın ihtiyacı olan yeni teknolojiler, iniş takımları, test sistemleri, uçuş kontrol ve eyleyiciler bunları geliştirmek üzere TUSAŞ, Altınay eyleyici şirketini kurduk TAAC’ı. Altınay Savunma’nın iştirakleri olarak yoluna devam ediyor. Altınay Savunma Teknolojileri’nde de ülkemize çok kıymetli ve değerli ürün ailesine teknolojiler geliştirdik.
“Milli gemimize HYTS’si ilk biz geliştirdik”
Mesela milli gemimizin helikopter yakalama ve transfer sistemi olan HYTS’yi ilk defa biz geliştirdik. Daha evvelden yurt dışından alıyorduk fakat Türkiye’ye bununla alakalı engeller ve sınırlamalar getirdiler. Türkiye’ye satılamayacağına karar verdiler. Altınay Savunma Teknolojileri bu ürünü geliştirebileceğini ortaya koydu ve hakikaten 2 yıllık bir çalışma sonucunda İstanbul fırkateynimize başarıyla helikopter yakalama ve transfer sistemini kurmuş olduk. Kısa adı kuşkapanı. Buradaki kuş helikopteriniz. Helikopter, zorlu hava şartlarında fırkateynimize inerken onu takip edip bir lazer yeteneğiyle sonra da blokajını yapıp indiriyor. Lazer yeteri ile helikopteri takip ediyor Helikopterin altında bir tutma kancası var. O kaycayı takip ediyor alttaki sistem. Helikopterle beraber aynı hareketi yaparken helikopter inerken o kancayı yakalayıp helikopteri çok hızlı bir şekilde gemiye bloke ediyor. Çünkü çok dalgalı havada helikopteri geminin üzerinde tutmak çok zorlu bir süreç Bu bugüne kadar hep bu yurt dışından geliyordu. Bunu da 2 yılda geliştirdik. Ben bunu yapabilirim dedirttiren bilgi teknolojinin sizde olması. Bu konudaki yetkinlik Altay tankının yükseliş eleyicileri aslında bir bilgi birikimi. Helikopter yakalama sisteminde geliştirmiş olduğunuz bütün sistemler bütünü bu teknolojik birikim zaten. Ironbirg dediğimiz özellikle Demirkuş yani şu anda TAAC’ın yapmış olduğu hem Hürjet’in hem de Milli Muharip Uçağın Demirkuş’u. Demirkuşun en büyük özelliği uçağın birebir aynısını bütün kontrol sistemi ve her şey dahil olmak üzere yerde oluşturuyorsunuz. Sanki uçak havada uçuyormuş gibi uçağın üzerine gelen bütün kontrol yüzeylerini benzer kuvvetleri alıyorsunuz. O kuvvetleri geri beslemeyle bütün sistem üzerinde birebir değerlendiriyorsunuz. Böylece uçağı uçurumadan fiziksel ortamda oluşabilecek bütün sorunları aynı anda yerde görmüş oluyorsunuz. Bu size havada karşılaşacağınız ne kadar sorun veya belirleyemediğiniz problem varsa yerde çözme imkanı sağlıyor. Bunu kendi uçağını yapan ülkeler ancak yapabilir TAAC Altınay Savunma’yla beraber hem Hürjet’in hem de Milli Muharip Uçağımızın bu başarısının arka tarafına bir de bu test sistemimde büyük bir katkı sağlamış oldu.
“Yüksek enerji yönlendirici stabilize platformlar yapıyoruz”
İnsansız hava araçlarımızın özellikle anten pedesliğini yapıyoruz. Çok uzun süreli havada kalan insansız hava araçlarımızın haberleşmesinde özellikle mevcut haberleşme sinyaline birebir takip eden bir mekanizma ile kontrol etmeniz gerekiyor. Gerçek zamanda bir kontrol. Bir uyduyla bir hava aracını aslında eşleştirmiş oluyorsunuz. O yüzden de burada hassasiyet ve kontrol çok önemli. 3 eksenli bir anten pedesali yani uçağın önünde görmediğiniz içeride bir anten var. Onun bütün kontrol ve ana gövde yapısını biz geliştiriyoruz. Yüksek enerji yönlendirici stabilize platformlar yapıyoruz. Bu Türkiye açısından çok yeni bir teknoloji. Yüksek enerji yoğunluğu aslında lazer. Lazer platform çok az ülke çalışıyor. Biz ülke olarak bunu başarıyla gerçekleştirdik. Bu lazer platformunu uzayda doğru bir konuma yönlendirmeniz gerekiyor. Uzayda neyi kastediyorum? Yaklaşık 10 km menzilde bir yere bu ışığı doğru konumlandırmanız lazım. Şöyle bir örnek vereyim, havada uçmakta olan bir cisim yaklaşık bir ses hızınla giderken yerde sabit durmakta olan bir platformla bu cismi gerçek zamanda yakalayıp kontrol etmeniz gerekiyor. Yani üzerinde bir ışık düşürüyorsunuz ve bu ışıkla o cismi aydınlatarak takip ediyorsunuz İşte biz yerde uzaya gönderilmiş olan o cismi yakalamak üzere göndermiş olan o ışını kontrol eden kontrol sistemini ve platformu yapıyoruz. Biz orada 2 eksenli stabilize platform diyoruz ki Türkiye açısından çok büyük bir yetenek. Zaten robot teknolojilerinde sahip olduğumuz bilgi ve teknoloji bizim bu alanlarda yeni teknolojiler geliştirmemize çok büyük bir imkan tanıyor. O yüzden Altınay Savunma bu tarz yeni ve uçveren teknolojilerin milli seviyede geliştirilmesine ortam hazırlıyor. Biz bu 30 yıllık sahip olduğumuz birikimle özgün ve yenilikçi ürünleri geliştiriyoruz.
“10 bin saatin üzerinde bir Ar-Ge birikimine sahibiz”
Kritik teknolojileri ulusal seviyede ortaya çıkartıyoruz. Bunların hepsinin ortak özelliğiyle beraber milli seviyede Türkiye’de teknolojiye egemen olarak yurt dışına bağımlılığı ortadan kaldırıyoruz. O yüzden de 30 yılda yaklaşık 10 bin saatin üzerinde bir Ar-Ge birikimine sahibiz ki bu Türkiye açısından gerçek bir teknoloji hazinesi. Yani Altınay Savunma Teknolojileri bugün havacılık, robot teknolojileri hareket kontrol teknolojileri, mühimmat teknolojilerinde hem söküp hem takabilme yetkinliğine sahibiz personel olarak. O yüzden bu da çok kıymetli. Yani insan riskini minimize eden bir teknoloji birikiminden bahsediyoruz. O yüzden de bunlar hepsine baktığınızda hem mühimmat anlamında hem haberleşme hem havacılık hem kara araçları geniş bir yelpazede ürün ve teknoloji ve sistemler geliştiriyoruz. Biz bu alanda birinci ya ikinciyiz dünya genelinde. O yüzden de Baykar’a da teşekkür etmek lazım. Bugün Türkiye’ye kendini geleceği açısından çok önemli teknolojileri yine kendi insanıyla beraber geliştirip ulusal güvenliğini en üst düzeyde tutabilmek için çaba sarf ediyor. Rahmetli Turgut Özal’da dahil olmak üzere ama son 20 yılda ciddi bir değişim bilgi sahibi olduk. Türkiye bu hedefe doğru bi şekilde bunu götürme konusunda irade sahibi oldu. Bu başlangıçta da söylediğimiz yani ülkenin teknolojik anlamda savunma endüstrisi de dahil olmak üzere geliştirdiği yeteneklerin tesadüf olmamasının sebebi, irade sahibi olması. Bu siyaset üstü bir konu aslında ülkemiz açısından. Bugün geldiğimiz nokta Türkiye açısından iftar edici bir yer. Bize bu yolu açanlara da şükranlarımızı sunuyoruz.
“Kuzey Amerika, Afrika ve Ortadoğu’da hava aracı satıyoruz”
Türkiye’nin kendini geliştirdiği savunma ürünleriyle alakalı inanılmaz bir ekosistemi oluştu. Yaklaşık 100 bine yakın araştırmacısı, teknisyeni, üretim altyapısına sahip bir yapı oluştu. İnanılmaz bir disiplin. Bu yeteneğin yanında burada geliştirilmiş olan ürünleri dünyanın her yerinde artık müşteri bulabiliyorsunuz. Ben büyük firmalarımızın, Türkiye’de 5-6 tane büyük vakıf özel sektör şirketimizin haricinde, mesela bizim DASAL şirketimiz Kuzey Amerika, Afrika, Ortadoğu gibi ülkelere yani hiç ummayacağınız yerlere hava aracı ve belli spesifikasyonlarına sahip olmasından dolayı hava aracı satabilir hale geldi. Bu çok büyük bir başarı. Yani bakın Kuzey Amerika diye özellikle altını çiziyorum. Kuzey Amerika’ya hava aracı satıyoruz. Amerika’da dünya kadar hava aracı ürünü yapan firma var. Ama bizim sahip olduğumuz teknolojik yetkinlikler konusunda bu kadar çok konsantre odaklanan olmadığı için bizim hava araçlarımızı özel sektör bile alıp kullanabiliyor. O yüzden Türkiye kendi geliştirdiği savunma ürünlerinden hem savunma alanında hem de endüstriyel yelpazede farklı müşteri ve pazarlara ulaşabiliyor. Biz bugün hem Altınay Savunma olarak hem DASAL olarak hem de aynı zamanda TAAC olarak özellikle bu 2 firmamız çok genç firmalar yani yaklaşık 4 yıllık bir kabiliyete sahipler ama müthiş, dinamik ve teknoloji hakimiyetinden dolayı rakipleri 40 yıllık 50 yıllık firmalar rakiplerinin önünde masada sahip oldukları o birikimle ortaya koydukları teknolojiyle proje kazanıyorlar. Ve bunlar bizim açımızdan önemli başarılı projeler.
“10’ar milyon dolar bütçeli projeler kazanıyoruz”
10’ar milyon dolar bütçeli projeler kazanıyoruz. Türkiye açısından iftar edilecek bir konu. Neden? Çünkü biz bir üretilmiş ürünü satmıyoruz. Biz aslında orada düşünce dünyamızdan süzülüp hesapladığımız sonunda ortaya çıkmış bütün her şeyi bize ait olan, yüksek katma değerli bir ürünü ve teknolojiyi satıyoruz. O yüzden de savunma endüstrisinin ülkemize kazandırdığı en önemli şeylerden bir tanesi insanımızın geliştirdiği teknolojik ürünü değer olarak daha yüksek bir bütçeyle ve fiyatla satabiliyor olmamız. Yaklaşık çalışan başına 100 ile 150 bin dolardan az olmamak kaydıyla proje üretimi gerçekleştiren bir altyapıya sahibiz ülke olarak ki bu büyük bir başarı. Yani bir kişi yaklaşık 150.000 dolarlık proje üretebiliyor.
“İTÜ’de ilk kurulan Teknopark’taki araştırma şirketiyiz”
Biz 1991’de İTÜ’de ilk kurulan Teknopark’taki araştırma şirketiyiz. Yani öyle başladık. 1991’de Türkiye’nin Teknoloji Geliştirme Merkezi’nde kurulmuş ilk araştırma şirketiyiz Robotik konularında. Buradan yola çıkan bir şirket olduğumuz için üniversitede araştırma görevlisi, yüksek lisans ve doktora yaparak başlamış bütün hayatımızı da aslında 2 temel noktaya ayırdık. Birincisi bilgiyi üretmek ve tabana yaymak, ikincisi de bunu gerçekleştirecek insanı yetiştirmek, insanı yetiştirmek, bilgiyi üretmek. O yüzden biz yani kendimize sadece Ar-Ge şirketi demiyoruz. Biz teknoloji üreten ve onu tabana yayan ulusal seviyede bir strateji şirketiyiz aynı zamanda. O yüzden de bizim dönemimizde bu teknolojiyi bilen insan yokken 1990’lı yıllarda doktorası robotikte olan bir kişi ya vardı ya yoktu Türkiye’de. O kadar az. Biz oradan bugün yaklaşık bine yakın çalışanı olan yaklaşık bunun 650 kişisi yüksek lisans ve doktoralı olan bir araştırma topluluğuyuz aslında. Robot teknolojileri, enerji depolama teknolojileri biz ulusal seviyede enerji depolama konusunda yaklaşık 12 yıllık bir birikimi olan bir firmayız. Kendi hava araçlarımızın bataryalarını geliştiriyoruz. Altınay Elektromobilite diye şirketimiz var. Yurt dışına batarya ihracatı yapıyoruz. Özellikle maden araştırmalarında kullanılan maden makinelerinin bataryalarının önemli bir kısmını Türkiye’den gönderiyoruz. Araç mühendisi konusunda bir firmamız var. Özelleştirmiş araç teknolojileri konusunda çalışıyoruz. Tamamen geliştirdiğimiz teknolojiler yurt dışına gidiyor. Altınay Savunma Teknolojileri firmamız var TAAC var, DASAL var ve en son olarak da özellikle akıllı tarım teknolojileri ve gıda teknolojileri konusunda çalışan bir yeni startup kurduk. Adı da ROBIO diye.
“Ciromuzun yüzde 35’i ihracata dayalı”
Özellikle robot teknolojileri konusunda sistem yapan bir firmayız. Ne demek sistem yapan firma, otomobil endüstrilerinde araç gövde hatları yapan altyapıya sahibiz. O yüzden de yurt dışında ana OEM’ler bizi müşterimiz. Yani bugün Türkiye’de araçlara satılan birçok markanın Almanya’daki, Fransa’daki veya Batı Avrupa’daki birçok yerinde fabrikalarını biz proje yapıyoruz. Toplam ciromuzun yaklaşık yüzde 35’ini ihracat yaptığımızı söylemek isterim. Böyle çok iddialı şeyler söylemek istemiyorum ama bunu dengeli olarak götürmek bizim açımızdan çok önemli. Yani yüzde 50-55’ini ihracat yapmak, yüzde 50’sini de ulusal sanayimizin altyapısını olgunlaştırmak olarak söyleyebiliriz. Bir firmamızın üretim altyapısını robotikle yeni bir üretim altyapısını gerçekleştiriyoruz. Yaklaşık 550 robotlu hat yapıyoruz. Orta Avrupa’da bile bu büyüklükteki hat hemen hemen ilk diyebilirim.
“13 bin metrekarelik yeni tesis kuruyoruz”
Özel sektörle alakalı yani genel endüstri ile alakalı bir kısıtlama olmuyor. Savunmayla alakalı konularda ise ürünü sizden alanlar zaten kısıtlama getirmiyor ama şimdi kendi uçağınızı yapıyorsunuz, kendi uçağınızın mevcut mühimmatını, silahını uçağınızdan atmanız gerekiyor. Onun bir mühimmat bırakma sistemini geliştirmeniz gerekiyor. Bu bile dünyada çok sayılı. Böyle bir ses hızında giderken mühimmatı uçaktan bırakmak kolay bir iş değil. Çok zor bir iş, inanılmaz bir teknoloji. Mesela Altına Savunma’da bu birikim var. Böyle bir birikim sahibiyiz. Biz eğer yurt dışına böyle bir teknolojiyi satacaksak kendi ülkemizin bu konudaki ana yönetiminden hangi ülkeye bunu satıp satmayacağımız konusunda soruyoruz. Aslında biz yurt dışına satarken kendi ülkemizdeki mevcut makamlardan izin alıyoruz. Eğer bizim teknolojimize sistem veya komponent anlamında girdi yapan bir şey varsa onu getirme konusunda bazen zorluk yaşayabiliyoruz. Eğer çok büyük zorlukla karşılaşırsak da onun maliyetine bakmadan oturup onu geliştiriyoruz.
Yeni bir üretim altyapısı kuruyoruz Türkiye’de. Yaklaşık 13 bin metrekarelik bir tesis. Ağırlıklı olarak savunma endüstrisine hizmet verecek. Altınay Savunma Teknolojileri firmamızın kurmuş olduğu bir üretim altyapısı. Hem üretim hem mühendislik anlamında. Üretim yelpazesi farklı nitelikteki hassas üretimden elektronik komponente kadar giden süreç. Yani dizgiye kadar. Bu yetenekte yeni nesil bir üretim tesisi kuruyoruz. Burada Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ileri teknolojiye dayalı birçok alanda üretimi gerçekleştirebilen ulusal seviyede bu başta da bahsettiğim gibi dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak düzeyde bir üretim tesisi olacak. Türkiye’ye bir yeni bir taç kazandırmak istiyoruz.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.