Altyapı projelerinin bayramda faydasını gördük. Körfezi hızlı geçmek, otoyollarda keyifli sürüşler, Avrasya Tüneli sayesinde iki kıta arasında rahat ulaşım alternatifi, İstanbul’dan İzmir’e kısa sürede ve rahat ulaşmak elbette hoş. Ancak bu projelerin hizmete girmesinin üzerinden yıllar geçmesine rağmen ticaret erbabının tabiriyle çoğu gelen gelirle kendisini döndüremediği için halkın cebinden 3 ayda bir milyarlar buralara akıyor. Köprüyü, otoyolu, tüneli kullananlar bedelinin bir kısmını peşin ödüyor, kalanını ise devletimiz daha sonra onların namına hazineden hallediyor!
Bu ay 2024’ün ilk 3 aylık dilimi için verilen garanti sebebiyle müteahhitlere ödemeler yapılacak. Takriben 20-22 milyar TL arasında bir bedel söz konusu olacak. Ancak resmi olarak bir yerden bu rakamları teyit etmek, öğrenmek mümkün değil. Bu yıl için bütçeye bu amaçla 74 milyar TL konduğunu biliyoruz, fakat günümüz şartlarında 85 milyar TL olması gerektiğine işaret ediliyor. Hangi proje için ne kadar ödendiği ise kamuoyuna açıklanmıyor. İlgili bakanların asıl bu rakamları açıklaması gerekir. Böylece hangi projede durumun ne olduğunu öğrenebiliriz.
Daha önce müteahhitlere garanti edilen döviz bazlı geçiş ücretleri için kur hesaplamaları yılda bir defa yapılıp, ödemeler gerçekleşirdi. Yabancı para birimlerinin (USD, Euro) TL karşısında sürekli değer kazanması veya bizim paranın sürekli erimesi nedeniyle bu duruma müteahhitler itiraz ettiler. Devletimiz de onları haklı buldu ve 6 ayda bir mahsuplaşma dönemi başladı. Bir daha itiraz ettiler. Süre 3 aya çekildi. Yani bu noktada ihale kriteri değişmiş oldu. Bu mevzuları konuştuğum önemli bir isim, ödemelerin 3 aylık dilimlerde düzenli olarak yapıldığını, sorun yaşamadıklarını, tekrar yıllık mahsuplaşmaya dönülmesinin kendilerini sıkıntıya sokacağını söyledi.
Devlet-müteahhit mahsuplaşması nasıl oluyor? Mesela farz edelim ki Osmangazi Köprüsü’nden devletimiz indirimli geçiş tarifesi uygulamasıyla tek yön için 550 TL tahsil ediliyor. Hâlbuki müteahhide garanti edilen ücret, araç başına yaklaşık 55 dolar seviyelerinde Türk Lirası olması gerekiyor. Dolar olarak bu rakam da her yıl yukarı doğru gidiyor. Buna göre vatandaşın köprüden geçerken ödemesi gereken rakamın günümüzde yaklaşık olarak 1.750 TL olması icap ediyor. Böyle olmadığından aradaki farkı da devlet hazineden müteahhide ödüyor. Para yine vatandaşın cebinden çıkıyor, ama direkt çıkmadığı için sesini çıkarmıyor. Böylece köprüden geçiş rekoru kırılmasına da katkı sağlanmış oluyor!
Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle yapılan köprü, otoyol ve tünellere iyi bir finansman ve yatırım sistemiyle kurgulanamadığı için fazla bedel ödüyoruz. Türkiye’de bu konulara kafası basan, altyapı yatırımlarından anlayan, sorgulayabilen muhalefet de olmamasıyla sorunlarımız da, ödediğimiz rakamlar da katlanarak büyüyor. Yanlış ve doğrular birbirine karışıyor.
Mesela Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından Ramazan Bayramı’nda Osmangazi Köprüsü’nden geçen 117 bin 537 araç ile tüm zamanların rekorunun kırıldığı açıklandı. Bense daha büyük rekor kırılabileceğine inanıyorum. Eğer geçiş ücretleri 100 TL’ye çekilirse daha fazla geçiş olacaktır. Bunun garantisini veriyorum. Şayet köprüden çok aracın geçmesi marifetse daha fazla rekor kırılması için başka formüller de bulunur.
Unutmadan hatırlatayım: Osmangazi Köprüsü hizmete girdiğinde geçiş fiyatının yüksekliği sebebiyle kullanımı çok azdı. İhale kriterine ve mevzuatlara aykırı olmasına rağmen fiyatların aşağı çekilip, geçiş yoğunluğunun sağlanabileceği fikrini ilk ortaya atan de benim.
Ben bu fikri ortaya atınca, bu kararın çıkmasında büyük katkısı olan önemli bir isimle telefonla konuşmuştum. “Böyle bir şeyi nasıl yaparız? Sıkıntı olur?” cevabını vermişti. Başka sıkıntılı alanlarda alınan kararları örnek gösterdim. En azından bitmiş, hazır bir projenin kullanılarak yakıttan, zamandan, lastikten, araç ömürlerinden tasarruf edileceğini, havanın daha az kirletileceğini anlattım. Benim de günahım az değil..! Mevzuatlar, ihale kriterleri çok dikkate alınmayacaksa en azından topluma faydası dokunacak yerlerde değişiklik yapılsın görüşünü savunmuştum.
Benim bu konuyu gündeme getirmem ve yukarıdaki görüşmeyi yapmamdan tam bir hafta sonra Osmangazi Köprüsü’nün geçiş ücretleri vatandaşa cazip gelecek şekilde aşağı çekildi. İyi oldu, kötü oldu, mevzuatlar, ihale kriterleri, özelleştirilen İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) meselesi, bu yüzden açılan davalar da beni çok alakadar etmiyor. Takıldığım husus bu yöntemle köprüden geçen araçlara rekor gözüyle bakılması…
Ticaret Bakanlığı ile Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) de yıllardır sürekli olarak herhangi bir dilimde; saatlik, günlük, aylık, yıllık fark etmiyor ihracatta bir gelişme, artış, büyüme yakaladığında, ihracat kalemlerinde 50 cent artış keşfettiğinde rekor diye sunuyor. Asıl rekorlar ithalatta kırılırken kimse oraya bakmıyor bile… Hatta ihracatın büyük kısmında ithal ürünlerin katkısı olmasına rağmen de ilgilenen olmuyor. Şimdi de otoyollar, tüneller ve köprüler rekor sevdalısı oldu!
Hâlbuki ilgili makamların ve bakanların, devletin belli garantiler vererek, Kamu-Özel İşbirliği (KÖİ) ile müteahhitlere yaptırdığı köprüler, otoyollar ve tüneller için gelir-gider durumunu, garanti karşılama oranlarını proje proje anlatması gerekir. Yoksa köprüden geçen araç sayısının kime ne faydası var? Devletin cebinden, yani bizlerin verdikleri vergilerden buralara ne kadar para aktarılacağı hususu daha önemli değil mi? Bunun muhasebesi yapılıp paylaşılsa makul ve mantıklı bir iş olur. Eğer böyle olmayacaksa köprüler, tüneller, otoyollar bedava olmalı!
Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı yaptığı açıklamada İstanbul’u Ege’ye bağlayan İstanbul-İzmir Otoyolu’nun en önemli bileşeninin Osmangazi Köprüsü olduğunu ifade ederek, köprünün 1 Temmuz 2016’da hizmete açıldığına dikkat çekiliyor, ama halen daha müteahhitlere verilen garantilerin ne kadar karşılandığı açıklanmıyor. 8 yıl az bir süre değil. Ödenen garantilerle bir köprü daha yapılırdı!
Peki neden garanti edilen sayıda araç bu projeleri kullanmıyor? Asıl soru bu…
Osmangazi Köprüsü sayesinde İzmit Körfez geçişi 6 dakikaya indi, lakin külfeti ne oldu? Ayrıca garanti karşılama oranı bakanlığın yaptığı rekor araç geçiş oranıyla kıyaslanması da doğru değil. Çünkü araçlardan köprü geçiş ücretinin 3’te biri alınıyor. Bu durumda geçen araç sayısının garantiyi karşılaması için 3 aracın bir araç geçti şeklinde hesap edilmesi gerekir.
İkinci husus ise günlük rekorlar değil, aylık, yıllık ortalamaya bakılmasının zaruri olduğudur. Zira müteahhitlere ödemeler hangi hesapla yapılıyorsa değerlendirmeler de ona göre olursa makul bir tablo ortaya çıkar. Daha net ifadeyle bu hamur daha çok su kaldırır…
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
Yazarın Diğer Yazıları
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.