Airbus Sürdürülebilirlik ve İletişimden Sorumlu Baş Sorumlusu Julie Kitcher, havacılık sektörünün sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için yakıt verimliliği yüksek uçakların yönlendirdiği bir “önlem sepetine” ihtiyacı olduğunu söyledi.
Sürdürülebilir Havacılık Yakıtı (SAF), hava taşımacılığının karbon ayak izinin gelecekte azaltılması için de önemli bir unsur. Airbus ve TotalEnergies yakın zamanda havacılığın SAF aracılığıyla karbondan arındırılmasının zorluklarını çözmek için stratejik bir ortaklık imzaladı.
Ortaklık, 2050 yılına kadar havacılığın net karbon nötrlüğüne ulaşma hedefi doğrultusunda sektörün CO2 emisyonlarının azaltılmasına katkıda bulunmayı amaçlıyor.
TotalEnergies tarafından sağlanan SAF, fosil yakıt eşdeğerlerine kıyasla yaşam döngüleri boyunca CO2 emisyonlarını yüzde 90’a kadar azaltabilir.
“Daha fazla çalışmak lazım”
Airbus Sürdürülebilirlik ve İletişimden Sorumlu Baş Sorumlusu Julie Kitcher, yakıt açısından en verimli uçağı yapmak için bir “önlem sepetine” ihtiyaç olduğunu söyledi.
Yenilik ve yakıt verimliliğinde daha fazla iyileştirme üzerinde çalışılması gerektiğini belirten Kitcher, “Çünkü uçağınıza ne kadar az yakıt koymanız gerekiyorsa, daha küçük bir hacme ihtiyacınız olduğundan SAF’ı kullanmak o kadar uygun maliyetli olur. Operasyonlarda CO2 verimliliğimizi yüzde 10’a kadar artırabilecek trafik yönetimi verimliliğini artırmaya yönelik girişimler üzerinde çalışıyoruz” dedi.
Yakıt verimliliği açısından yapılması gereken büyük iyileştirmeler olduğunu ifade eden Kitcher, sonra piyasaya dayalı bir dizi tedbire ihtiyaç olduğunu, bu nedenle talimatın havayollarını SAF satın almaya teşvik edeceğini bildirdi.
Airbus’tan hidrojen çalışmaları
Airbus ayrıca İsveç ve Norveç’teki havalimanlarında hidrojen altyapısının fizibilitesini araştırmak için Avinor, SAS, Swedavia ve Vattenfall ile birlikte çalışıyor.
Bu işbirliği, her iki ülkede de hidrojen havacılık ekosisteminin geliştirilmesine yardımcı olmak amacıyla, havalimanlarındaki hidrojen uçağı konseptleri ve operasyonları, tedariki, altyapıları ve yakıt ikmali ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılmasını sağlayacak.
Çalışma aynı zamanda her iki ülkede de hangi havalimanlarının hidrojenle çalışan uçakları işletmek üzere dönüştürüleceğini seçmenin yollarını ve beraberindeki düzenleyici çerçeveyi de belirleyecek. Bu tür bir fizibilite çalışması ilk kez iki ülkeyi ve 50’den fazla havalimanını kapsıyor.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.