Kaza araştırma uzmanı ve emekli kaptan pilot Eyüp Turşucu, 11 ili etkileyen depreme ilişkin plansızlığa dikkate çekerek, “İlk 40 saat Türk Silahlı Kuvvetleri çalışması veya müdahalesini göremedik. Onun için keşke bir yetkili çıkıp da bunların nasıl olduğunu, bu planlamaların nasıl yapıldığını anlatabilseydi. Biz bugün eksiğimizi tespit edip de ortaya koyup bunları düzeltme yoluna gitmezsek yarınki bir felakette çok daha kötü şeyler yaşayacağız demektir” şeklinde konuştu.
Havacılık sektörünün tüm enstrümanlarıyla son yaşadığımız deprem felaketinde ve diğer acil durumlarda etkin rolünü ile ülkemizin havadan yardım konusunu kaza araştırma uzmanı ve emekli kaptan pilot Eyüp Turşucu ile konuştuk. Turşucu’nun Haber Aero’ya yaptığı değerlendirme çarpıcı, hatta önemli bazı eksikliklerin kendi elimizle inşa edildiğini gösteriyor;
“Benim Silahlı Kuvvetlerde bulunduğum dönemlerde bu 1987 öncesi ve daha sonra 2000’li yıllara kadar EMASYA planlarımız vardı. Emniyet-asayiş-yardımlaşma dediğimiz. Herhangi bir afet durumunda gerektiğinde Mülki Amirlerle oradaki birliklerin birbirleriyle koordineli olarak çalışmasını, nasıl yapılacağına dair planlardı. Ve bunlar en ince noktasına kadar hazırlanmış planlardı. Bu planlarla böyle bir deprem hadisesi yaşandığı anda herkes ne yapacağını bilirdi. Yaşadığımız asrın felaketi depreminde bu koordinasyon sağlanamadı. Depremde ilk 40 saat havadan yardım gitmedi.”
Turşucu sözlerine şöyle devam ediyor; Öncelikle bu felakette yaşamını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Tabii ki önceliğimiz böyle bir felakete uğradığımızda neler olabileceğini düşünerek buna uygun planlama yapmamız olmalı. Çünkü şayet bunu yapmadıysak sadece meydana geldikten sonra bu felaketlerden nasıl kurtaracağımızı düşünüyoruz.
Turşucu’nun Haber Aero’ya yaptığı değerlendirme şöyle:
Acil durumlarda nasıl bir planlama yapmak gerekir?
Yaşanacak olan bir sel felaketi olabilir. Burada bugün yaşadığımız deprem felaketi olabilir. Yangın olabilir… Bunlar çok ciddi felaketler. Dolayısıyla siz önceden bunlara uygun planlama yaptıysanız böyle bir şey başımıza geldiği zaman sadece düğmeye basıp bu süreci başlatmanız gerekir. Ama maalesef burada gördüğümüz, üzerinden kırk saat geçmesine rağmen ulaşılamayan köylerimiz kasabalarımız oldu. Yer altından sesler geldi, insanlar kurtarılmayı bekledi. Ama maalesef biz oralara ulaşamadık. İşte bunu oturup tartışmamız lazım. Dolayısıyla bizim devlet olarak bu acil durum yönetim planlarımızı tekrar gözden geçirmemiz gerekecek. Bunun üzerine ilk kırk saat içerisinde çok fazla etkinliğini göremediğimiz havadan yardımların nasıl yapılacağına dair bir süreç hemen hemen hiç göremedik. Yani şunu demek istiyorum. İnsanlar yaralı olarak çıkarılabiliyor. Orada tıbbi yardım söz konusu değil. Bir yerlere götürülmesi gerekiyor. Yeterli ambulans yok ve helikopter yok. Halbuki oradan çıkarılan insanlar en kısa sürede bir hastaneye ulaştırabildiği takdirde yaşamına devam edebilecekler. Ama biz bunu sağlayamıyorsak burada bazı şeyler yanlış gidiyor demektir.
“Ülkemizde 400’e yakın helikopter bulunuyor, ama…”
Ülkemizde hava araçları, Türk Silahlı Kuvvetleri, Emniyet Genel Müdürlüğü envanterinde olan ve sivil havacılık işletmelerinde olan hava araçları olarak ayıracak olursak bugün baktığımızda yaklaşık Türkiye’de 400’e yakın devlet ve sivil helikopter sayısı mevcut. Dolayısıyla bunların içinde bilhassa Türk Silahlı Kuvvetlerinin elinde olan Boeing Chinook tipi içine 10 ton yükü yükleyip bir yerden bir yere götürebileceğimiz helikopterler mevcut. Bu şu anlama geliyor. Siz elinizdeki kargo uçaklarıyla bir şehirden başka bir şehirdeki havalimanına götürdüğünüz yükü orada gerekli olan yerler neresiyse dağın başındaki bir kasabaya ulaştırabilirsiniz. Helikopterlerimiz UH-1 helikopterleri yaklaşık 1 ton 2 ton arasında onun üzerinde UH-60 dediğimiz Blackhawk helikopterleri 4 tona yakın Couger dediğimiz helikopterler yine 4 ton civarında yük taşıyabilmekte. Dolayısıyla bunları orada bulundurduğunuz takdirde bunları en kısa sürede ihtiyaç olan yere gıda yardımı, tıbbi malzeme yardımı veya orada kullanılacak ve çeşitli araç gereçleri götürmede kullanabilirsiniz.
Hava araçlarımız depremde verimli kullanılabildi mi?
Çeşitli model helikopterleri ambulans olarak kullanılma şansı var. Sağlık Bakanlığımızın envanterinde şu anda 7 adet helikopter mevcut. Ve bunlar uçan hastane gibi. Her türlü hastayı veya yaralıyı rahatla taşıyabilecek durumda. Ama dediğim gibi bu 400 tane helikopter en azı 6 tane olmak üzere içinde 24 sedyeyi monte edebileceğiniz ve o kadar yaralıyı bir yerden bir yere taşıyabileceğiniz helikopter mevcut. Ve aynı şekilde çok ağır olanları oradaki imkanlarla tıbbi müdahale yapamıyorsanız bir yerden bir havalimanına bu yaralıları helikopterle götürüp orada hazır olan uçaklarımızla taşıyabiliriz. Bu uçaklarımız da içinde 90 sedye yerleştirilebilir. Bunlar kasa uçakları en küçüğü C-160, C130 ve Airbus A400M uçaklarıyla bir yerden daha büyük hastanelere götürebilecek şansa sahipsiniz.
“EMASYA planı olsaydı daha hızlı müdahale edilirdi”
Benim Silahlı Kuvvetlerde bulunduğum dönemlerde bu 1987 öncesi ve daha sonra 2000’li yıllara kadar EMASYA planlarımız vardı. Emniyet-asayiş-yardımlaşma dediğimiz. Herhangi bir afet durumunda gerektiğinde mülki amirlerle oradaki birliklerin birbirleriyle koordineli olarak çalışmasını, nasıl yapılacağına dair planlardı. Ve bunlar en ince noktasına kadar hazırlanmış planlardı. Bu planlarla böyle bir deprem hadisesi yaşandığı anda herkes ne yapacağını biliyor. Sadece Mülki Amir başlatın diyor, o kadar. Ondan sonra hiç kimse diğerine veya yukarıdakine sormuyor. Ve en ücra köylere kadar, kasabalara kadar en yakın birlikler gerekli teçhizatını alıp şunu şu şekilde tarif edebilirim. Bu birlikler ellerinde o birlik çalışanların yemeğini pişirebileceği seyyar mutfaklar, yaralılara, hastalara müdahale edebilecek tıbbi malzemeye sahip küçük revirler ve o günkü hava şartlarına uygun tüm teçhizatlarıyla donanmış insanlardan oluşan birliklerdi. Dolayısıyla böyle bir şeyde sadece başlat komutuyla herkes ne yapacağını biliyor, nereye müdahale edeceğini biliyordu. Ve geçmişte yaşadığımız Van, Erzurum veya yakın en yakın Gölcük depreminde de bu EMASYA planlarına uygun olarak askeri birlikler helikopterleriyle yeri geldiğinde askeri uçaklarıyla ve askerleriyle, Mehmetçikle orada bu insanları kurtardılar. Onlara hayatlarını yeniden kazandırdılar.
“Beni kurtarın diye ses geliyorsa planlamada yanlış vardır”
AFAD’ın tam olarak çalışma prensibini bilmiyorum. Bu konuda bir şey söylersem yanlış olur ama şu kadarını söyleyebilirim. Gördüğümüz kadarıyla. Çünkü bu ciddi bir koordinasyon gerektiriyor bu planlamalar. Depremde ulaşılamayan köyler, kasabalar, beni kurtarın diye sesler duyuyorsak, burada bazı eksiklikler var demektir. Geçmişten bahsediyorum deprem olduğu Van’da gereğini yapın dendi sadece bu kadar. Denildiği anda o bölgedeki Türk Silahlı Kuvvetleri üstüne düşen görevleri en iyi noktasına kadar biliyordu. Ve her şeyiyle teçhizatıyla, malzemesiyle göreve hazırdı ve hiçbir şey sormadan göreve gidiyordu. Ama şimdi bu var mı? Bunu göremiyoruz. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ben sahada hemen hemen tüm kanalları izliyorum. İlk 40 saat Türk Silahlı Kuvvetleri çalışması veya müdahalesini göremedik. Onun için keşke bir yetkili çıkıp da bunların nasıl olduğunu, bu planlamaların nasıl yapıldığını anlatabilseydi. Biz bugün eksiğimizi tespit edip de ortaya koyup bunları düzeltme yoluna gitmezsek yarınki bir felakette çok daha kötü şeyler yaşayacağız demektir.
“SİHA ve İHA’larımız başka alanlarda da kullanılabilirdi”
Şu anda ülkemizde müteşebbisler harika şeyler yapıyorlar. Bu insansız hava aracı konusunda dünyayla yarışacak haldeyiz. Ve bununla gurur duyuyoruz zaten. Ama yine gidiyoruz, dönüyoruz, dolaşıyoruz, aynı noktaya geri geliyoruz. Biz bunları bir olay yaşandıktan sonra değil, bir şey olduğu takdirde biz nasıl bir süreç izleyeceğiz diye planlama yapmakla ancak önleyebiliriz. Biz bu İHA’ları nasıl kullanabiliriz? Şu anda gördüğümüz kadarıyla yoğun bir şekilde drone, belki İHA’lar da kullanılıyor çekimler için. Bu çok güzel bir şey. Anında görebiliyoruz nerede ne olduğunu ama biz bunları önceden yapılmış bir planlama olsaydı acil malzemeleri, tıbbi malzeme olabilir, yiyecek, içecek gibi şeyleri bu hava araçlarıyla taşıyabilirdik. Çünkü bazı hava şartlarında helikopter de gidemeyebilir. Ama siz İHA’yla nokta olarak GPS yardımıyla oralara götürüp indirebilirsiniz. Ama ne diyorum? Öncelikle bunlar için bir planlama yapmak gerekir. Bunlar var mı? Biz kendimizi sorgulamamız lazım önce çünkü belirli bir yerde mülki amir, tamam bu böyle büyük 11 tane ili kapsadı. Büyük bir felaket yaşandı.
“Acil kriz masası kurulmalıydı”
Havacılık sektöründe yani bilhassa hava yolları için konuşuyorum. Acil durumlarda kullanılacak planlamalar vardır. Bunlar acil durum müdahale planlarıdır. İki tane basit örnek vereyim size. En önemli ama havacılıkta yaşanabilecek acil durum ya uçak kazasıdır, ya uçak kaçırılmasıdır. Ve bunlara uygun olarak çeşitli senaryolar yapılır. Diyelim ki bir havayolu şirketinde yurt içinden yurt dışına giden bir uçak herhangi bir ikinci ülkede kaza yaptı. Böylesi bir durumda neler yapılması gerekir diye planlama yapılır. Ve burada bir masa etrafında, yani acil durum merkezidir bunun adı. Acil durum merkezinde kimler olmalı? Tamamı o masa üzerinde isimleri ne kadar yazılı veya sandalyelerine göre yazılı birimlerin başkanları orada düğmeye basıldığı anda toplanır. Ve herkes ne yapması gerektiğini orada açıklar. Tüm dünyayla iletişim halindedir. Nerede yaşandıysa oranın yetkilileri de dahil edilir. Online olarak. Ve orada karar verilir. Ve en kısa sürede yapılacak her şey ortaya konur. Biz de aynı buradaki modeli buraya taşıyıp bu senaryoları yaratabilirsek, bu planlamaları yapabilirsek bu model tüm illerde kullanılacaktır. Dolayısıyla bir ilde Validen başlayarak oradaki mülki amirden TSK’nın yetkilisi AFAD’ın yetkilisi Kızılay’ın yetkilisi hastanenin yetkilisi yani DSİ’nin yetkilisi bu tip belediyenin yetkilisi bunlar o masayı oluşturduğu anda neler yapacağını ortaya koyar da planlamaları yaparlarsa diğerinden hiçbir farkı yok. Çünkü herkes ne yapacağını bilir. Yani neticede yine yaptıysanız bunu masa ile önceden bu tedbiri almak lazım. Aynı şey geliyoruz ve daha planlama aşamasında kalıyoruz.
“Doğu ve Güneydoğu tecrübesi olan pilotlar daha etkilidir”
Bu tip olaylarda helikopter pilotu vardır, helikopter pilotu vardır. Bugün TSK pilotlarının yüzde 100’e yakını Doğu ve Güneydoğu tecrübesi olanlardır. En sert hava şartlarında, en sert arazi koşullarında ve en sert durumlarda o helikopteri kullanabilecek kabiliyette yetişmiş insanlar. Dolayısıyla bu insanlarla ancak bu şekilde mücadele edebilirsiniz orada. Yoksa sadece bir meydandan bir meydana bir helipad’ten bir helipad’e uçmuş olan bir pilottan bunu beklerseniz. Onları küçümsemek için söylemiyorum. Sonuç olarak bunlar bir tecrübedir. Bunlar bir eğitimdir. Dolayısıyla bunlar özel eğitimler gerektirir. Gidipte bir dağın başında bir iniş takımının tekerleğini değdirerek insanları indiren veya bindiren bir pilotun yetişmesi öyle kolay değil. Onun için bunların kıymetini bilip, bunların planlamasını yapılmalı. Adı ne olur? Acil Durum Havadan Müdahale Ekibi olur. Mesela 50 helikopterlik bir ekip kurulur. Bunlar yeri geldiğinde bir yangına müdahale eder, yeri geldiğinde seldeki binaların üzerindeki insanları alır, yeri geldiğinde depremde, yeri geldiğinde kar-kış kıyamette insanların hizmetine koşarlar. Neden olmasın. İnşallah bir gün gelir bunlar oturulur, konuşulur böyle bir organizasyona gidilir. Bugünden itibaren yarını düşünerek bu planlamanın başlatılması gerekir.
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.